O Outro Lado da Rua – Marcos Bernstein (2004)

“Benim o yaşlı bunak kadınlardan biri olduğumu mu düşünüyorsun, o ispiyoncu kadınlardan?”

Yalnız yaşayan yaşlı bir kadının karşı apartmanında işlenen bir cinayete tanık olduğunu düşünmesi ile başlayan olayların hikâyesi.

Aralarında “Central do Brasil” filminin de bulunduğu kimi başarılı filmlerin senaristi olarak tanınan Marco Bernstein’in ilk ve şimdilik son uzun metrajlı çalışması. Sinemanın pek sık yer vermediği bir yaşlı karaktere odaklanan film Hitchcock’un “Rear Window” filminden “Suspicion” adlı çalışmasına uzanan referansları eşliğinde kendisinden bekleneni değil kendi seçtiği rolü oynamak isteyen bir kadının hikâyesini baş oyuncusu Fernanda Montenegro’nun hayli başarılı oyunu eşliğinde aktarmayı beceriyor.

Meraklı, bir parça huysuz ve özellikle yaşıtları ile iletişimde sorunlu bir kadının hikâyesinden aşık bir kadının hikâyesine uzanan değişimi boyunca film ilgiyi üzerinde tutmayı başaran akışı ile kendisini seyrettiren bir çalışma. Bu başarısında senaryo ve Montenegro’nun oyunculuğu eşit paylara sahip gibi. Boşandığı ve oğlu ile yaşayan kocasının varlığı nedeni ile oğlunun evine girmeyen, yaşıtları ile iletişimi sorunlu olan kadının semtindeki polisiye olayları takip ederek “Pamuk Prenses” takma adı ile polise muhbirlik yapması beraberinde filme kadının yaşını ret etmesi üzerinden kimi dramatik öğeler kazandırırken öte yandan tanık olduğu “cinayet” görüntüsü de gerilim unsurları getiriyor. Rio’nun parklarında örgü ören veya satranç oynayan yaşlı insanların görüntüsünü bir küçümseme ve şaşkınlık ile izliyor kahramanımız ve başlardaki süslenerek gece kulübüne gitmesi veya her dışarı çıkışında rujunu sürüp aynadaki görüntüsünü öpmesi ile onlardan olmadığını ve olamayacağını vurguluyor kendisine ve biz seyredenlere. Senaryo bu karakteri ille de bir iyilik abidesi olarak göstermekten kaçınarak akıllıca bir iş yapıyor; gazete satıcısı ile diyalogları, kendisi gibi muhbirlik yapan bir başka yaşlı kadın ile olan diyaloglarındaki huysuzluğu ve elinde dürbün karşı apartmanların pencerelerini gözetlemesi sonuçta kadını sinemanın o klişe “yaşlı ve iyi kalpli” karakterlerinden biri olmaktan uzakta tutuyor. Muhbirliği onu hayata bağlayan ve kendisini değerli hissetmesini sağlayan bir meşguliyet ve bu işe ihtiyacının nedenini film akıllıca örülmüş bir senaryo eşliğinde yavaş yavaş gösteriyor bize: sevmek ve sevilmekten uzakta kalmanın yarattığı boşluk.

Başlarda biraz rutin gidiyor gibi görünüyor film ama aşkın ve gerilimin eş zamanlı olarak hikâyeye yavaş yavaş yerleşmesi ile bu rutin görüntü yerini keyifli ve umut veren bir manzaraya bırakıyor. Umut veren evet, çünkü film yalnızlık ve yaşlılık kadar umut ve aşk üzerine de bir çalışma aynı zamanda. Bu umudu ve aşkı bir şüphenin örtüsü ile sarmalayarak anlatıyor ve bu bakımdan umut ve aşk gibi özellikle tereddüt ile karşılaştıklarında daha da anlam kazanan iki duyguyu da gerçekçi bir biçimde karşımıza getirmeyi başarıyor. Filmin birkaç zayıf noktasından da söz etmek gerek. Başlarda filmin önemli bir parçası olacakmış havasını veren gerilimin sonradan nerede ise unutulmuş olması ve ilk yarıdaki ağır tempo; zaman zaman filme müdahele edip biraz dinamizm katma arzusu bile hissettirebilir bu ağır tempo alışık olmayana. Karakterlerin yeterince detaylı çizilmediği de söylenebilir belki ama filmde yetmiş beş yakında iken oynayan Montenegro’nun karakterine o yaşın bir sembol karakteri olarak bakmak doğru olur gibi görünüyor. Başarılı görüntüleri de olan film, yaşlı kadının oğluna sarıldığı sahnedeki dramatik gücü ve yalınlığı ile ilgiyi hak eden küçük ama çarpıcı bir film, her ne kadar bu çarpıcılık filmin tümüne yayılamamış olsa da.

(“The Other Side of the Street” – “Karşı Daire”)

(Visited 49 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir