The Brink’s Job – William Friedkin (1978)

“Kimi binalar insan gibidir; anlatmak istedikleri sırları vardır. Meselâ bu bina bana “gel, her tarafım para ile dolu” diyor”

Soygun denemeleri genelikle ters giden bir çetenin para ve değerli eşyaların korunması ve taşınması işini yapan büyük bir şirketi soymalarının gerçek hikâyesi.

1950’de yaşanan gerçek bir soygunu (aslında soygunu yapan çeteyi demek daha doğru) anlatan filmi televizyon kökenli ve filmografisinde “The French Connection – Kanunun Kuvveti”, “The Exorcist – Şeytan” ve “The Boys in the Band” gibi parlak örneklerin de bulunduğu Oscarlı yönetmen William Friedkin yönetmiş. Noel Behn’in kitabından Walon Green tarafından sinemaya uyarlanan filmin zengin oyuncu kadrosu da dikkat çekiyor. Komedisini de eksik etmeyen film zamanında çok iş yapmamış ama bugün kimi sinemaseverlerin favorilerinden biri olmayı başarmış. Eğlenceli anları da olsa senaryodan kaynaklanan problemleri filmin yeterince çekici olmasını engelliyor ve özellikle asıl hikâyeye odaklanılmaması filmin bir parça dağınık görünmesine neden oluyor.

1938’deki bir soygun denemesi ile çete üyelerini tanıtarak hikâyeyi anlatmaya girişen film 1950’deki büyük işe kadar eğlenceli bir havada ilerliyor daha çok. Mezbaha ve özellikle sakız fabrikası soygunlarında kimi anları ile seyirciyi güldürmeyi de başarıyor açıkçası; ilkinde kesilen hayvanların kanlarına bulanan kahramanlarımız, ikincisinde de açılmaması gereken bir kapıyı açan çete üyesi kesinlikle eğlenceliler. Peter Falk’ın canlandırdığı liderleri ve Peter Boyle, Warren Oates, Paul Sorvino gibi jön olarak değil güçlü karakter oyunculukları ile tanınan isimlerin canlandırdığı üyeleri ile bu çete tam bir beceriksizlik örneği. Soyguna giderken bazen gerekli teçhizatı yanlarına almayı unutuyorlar, soydukları bir kasa nerede ise boş çıkıyor vs. Çetenin 1950’ye kadar anlatılan hikâyesi daha çok parçalı anlatım şeklinde ilerliyor ve sağlam bir süreklilik taşımaması nedeni ile seyirciyi hak ettiği kadar diri tutamıyor. Senaryonun muhtemelen büyük soygun öncesinde karakterleri tanıtmak için seçtiği bu yol açıkçası asıl hikâyeye geç gelinmesine neden oluyor ve bu da filmin sarkması gibi olumsuz bir durum yaratıyor. Öte yandan hikâyenin gerçekliği film için büyük bir artı. Brink’s gibi sürekli para ile dolu bir yeri bu beceriksiz çetenin gerçekten soymuş olması ve o tarihe kadar ABD’deki en büyük soygun olan bu işlerinde çaldıkları 1.2 Milyon Dolar nakit ve 1.6 Milyon Dolar değerindeki çek ve diğer eşyalardan sadece 58 Bin Dolarının bulunabildiğini bilmek filmin seyrine ayrı bir keyif katıyor kesinlikle. Tam da Amerikan tarzı bir yaklaşımla Brink’s firmasının filmin çekimine destek verdiğini “bu soygundan sonra firma tek bir penny bile çaldırmamıştır” vurgusunun yapıldığını kapanış jeneriklerinden anlıyoruz.

Nedeni nedir bilmiyorum ama kimi sahnelerinde bir yarım kalmışlık havası var filmin. Örneğin soygundan sonra gazetecilerin, halkın ve polislerin binaya tam bir kaos içinde doluştuğu sahne sıkı bir kara mizahı başlatır gibi oluyor ama nedense çok kısa kesiliyor bu görüntüler ve seyircinin tam bir keyif almasına da engel oluyor. Benzer biçimde bu soygunu terörist eylemlerinin finansmanı için komünistlerin yapmış olduğunu iddia eden FBI Başkanı’nın yaratabileceği komedi de sadece diyaloglar ile sınırlı kalınca vurucu olamıyor. Zengin oyuncu kadrosunda özellikle Peter Falk, Allen Garfield ve Warren Oates’un öne çıktığı filmde Falk’ın eşini canlandıran büyük oyuncu Gena Rowlands ise senaryonun kurbanı olmuş açıkçası. Rolün kısalığı ve silikliği bu oyuncuya nerede ise bir performans sergileme imkânı bile vermiyor. 1978 tarihli bu filmden önce de biri televizyon için çekilmiş olan üç ayrı film kısmen veya tamamen bu soygunu anlatmaya soyunmuş. Bunlardan doğrudan soygunu anlatan 1961 tarihli “Blueprint for Robbery” gibi bu filmimiz de hikâyenin hak ettiği dinamizm ve heyecanı tam anlamı ile getirememiş karşımıza.

Kusurlarına ve tamamlanmamış gibi görünen havasına rağmen Peter Falk’ın varlığı (kendisine hayli büyük kıyafetleri ile çetenin en akıllısı olmanın keyfini ve stresini taşıyan karakteri), çetenin acemiliklerinin yarattığı komedisi, çoğu ihmal edilmiş olsa da kimi karakterlerini tanıtmaktaki başarısı ve gerçek bir hikâyeyi seyrettiğinizi bilmenin yarattığı duyguları ile yine de ilgi çekebilecek bir çalışma karşımızdaki.

(“Big Stickup at Brink’s” – “Şahane Soygun”)

(Visited 68 times, 1 visits today)