Bodrum Hâkimi – Türkân Şoray (1976)

“Sen sadece çitleri değil, halkın kafasındaki Ömer Bey’i de yıktın. Umarım pişman olmazsın bir gün”

Bodrum’a atanan bir kadın hâkim ile yörenin zengin adamı arasındaki aşkın hikâyesi.

Türkân Şoray’ın birini Şerif Gören ile birlikte yönettiği dört filmden biri. Safa Önal’ın senaryosundan uyarlanan film 70’li yılların Türk sinemasının tüm özelliklerini veya daha doğru bir deyişle tüm klişelerini barındıran (senaryo rekortmeni Önal’ın o dönem Türk sinemasına damgasını vurduğu düşünülürse doğal bir durum elbette) ama kimi özellikleri ile zaman zaman ilgi çekici olmayı başarabilen bir çalışma. Şoray’ın kısa yönetmenlik kariyerinde en başarılı olduğu film kuşkusuz 1972 tarihli “Dönüş” ama bu filmde de naif ve sıcak bir ton tutturmayı başarmış sanatçı. Elbette bu ton dönem sinemasının kalıplarına da sıkı sıkıya bağlı kalan bir türden.

Okumuş, aydın bir kadın hâkimin geldiği yörenin güçlü ve zengin adamına aşık olması ile ilerleyen hikâye kimi mantık hatalarına, benzerini yüzlerce kez diğer Türk filmlerinde gördüğümüz sahnelere (deniz kenarında geçen bir filmde elbette aşıklarımız dalgaların içinde el ele koşacaklardır örneğin) ve zaman zaman çıkmaz bir yapışkan tadı veren diyaloglarına rağmen kimi yönleri ile yine de ilgi çekebilir. Öncelikle Türkân Şoray’ın güzelliğinin ve cazibesinin doruğunda olduğu bir döneme ait olduğu bir film bu. Bodrum garajında otobüsten indiği kareden başlayarak ve onlarca filmde yaptığı gibi arada dudaklarını titretmesi ve gözlerini süzmesine rağmen, seyircinin ve elbette öncelikle hayranlarının gözlerini üzerine çekiyor ve film boyunca da bu büyüyü korumayı başarıyor. Buna bir de Türkân Şoray ve Kadir İnanır ikilisinin hemen her birlikteliklerinde oluşturmayı başardığı cazibeyi de eklemek gerek. Bu öyle bir cazibe ki deniz kenarındaki baştan aşağıya klişe koşma sahnesi bile etmesi gerektiği kadar rahatsız etmiyor seyirciyi.

Senaryo Safa Önal’ın kalburüstü işlerinden biri ama Kadir İnanır’ın amacı ne olursa olsun Şoray’ı odasından zorla çıkarıp Bodrum sokakları boyunca kolundan çekerek sürüklemesinin arkasındaki dehşetli politik yanlış duruşu da atlamamak gerek. Senaryonun sonucu mudur yönetmenin tercihi midir bilinmez ama ikilinin bitmek bilmeyen gezi boyunca flörtleri, Türk sinemasının daha yeni yeni becermeye başladığı dans sahnelerinin komikliği ve buna benzer pek çok tipik Türk sineması kusurlarını içeren sahneleri ile filmin başarılmış olduğunu söylemek pek kolay değil. Yine de filmin zaman zaman Bodrum’un esnaf ve balıkçı gibi emekçi kesimlerini görüntüye getirmesi, Şoray ve İnanır ikilisini ilk kez nerede ise filmin ilk dörtte birlik bölümünün bitiminde bir araya getirmesi ve Cahit Berkay’ın zaman zaman fazla öne çıksa da sıcak müziği hikâyeyi ve filmi yine de dönemdaşlarından ayrı bir yere koyuyor çoğunlukla.

Özetle çok fazla şey beklemeden ve ille de mantık diye diretilmeden seyredilirse kimi özellikleri ile keyif verebilecek ve en başta Türkan Şoray için seyredilebilir bir film. Bir hâkim kadının ürkek bir güvercin, aşktan kendinden geçmiş bir kadın ve sert bir resmi görevli profilleri arasında gidip gelmesi garip olabilir ve bu anlamda film sanki Türkan Şoray’ın kariyerini özetliyor diye de düşünülebilir. Yine de bırakın Şoray sizin için insin o otobüsten ve tüm o büyüsü ve meraklı, ürkek ve sevecen gözleri ile baksın size.

(Visited 319 times, 5 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir