Fa Yeung Nin Wa – Kar Wai Wong (2000)

Duvardaki bir oyuğa fısıldanıp üzeri çamurla kapatılan sır… Küçük budist rahibin gözlerinden kendi yarattığı insanın acısına bakan “Tanrı”… Yüzlerce, binlerce yılın sırlarını saklayan tapınakta kayarak hareket eden kamera… Kutsal bir acıyı dile getiren bir müzik… Ani sessizlik…

Mükemmel bir filme, mükemmel bir kapanış.

Görüp dokunamadığımız, sanki tozlu bir camın ardından bakıyormuşuz gibi artık bize belli belirsiz görünen geçmişin özlemi ile…

Questo è per te, Nicolò!

(“In the Mood for Love” – “Aşk zamanı”)

Le Temps qui Reste – François Ozon (2005)

Sinema tarihinin en başarılı, en dokunaklı ve çekinmeden söylemeli, en güzel ölüm sahnelerinden biri. Ozon hiç diyalog kullanmadan karakterinin son anlarını elindeki dondurmaya attığı son bir bakıştan gençlerin birlikte denizi seyretmesindeki kendi durumu ile tamamen zıt yaşam sevincine, cevaplamadığı telefondan son bir sigaraya olağanüstü içe dokunan bir şekilde anlatıyor. Luchino Visconti’nin Thomas Mann’dan uyarladığı “Morte a Venezia – Venedik’te Ölüm” adlı filminin finaline sevgi ve saygı dolu bir selam da gönderiyor Ozon bu son sahne ile ve beyaz vücudu ve yalnızlığı ile ölümü feci halde çağrıştıran kahramanına Valentin Silvestrov’un Postludium III adlı eserinin eşliğinde veda ediyor. Yönetmenin yarattığı karaktere aşık olduğu filmlerden biri bu kesinlikle ve bu son sahne de sinemanın yaratıcılığı unutmadığında neler yapabildiğini gösteren ve yumuşak bir hüznün nasıl dokunaklı olabileceğini kanıtlayan anları getiriyor önümüze.

(“Time to Leave” – “Veda Vakti”)

The Third Man – Carol Reed (1949)

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında Viyana’ya çocukluk arkadaşını aramaya gelen bir yazarın arkadaşının karıştığı korkunç suçu keşfetmesini anlatan filmin bugün en çok hatırlanan sahnelerinden biri. Sinema tarihinin en parlak örneklerinden biri olan Carol Reed’in 1949 tarihli bu İngiliz filmi, Orson Welles, Joseph Cotten, Alida Valli ve Trewor Howard’ın aralarında olduğu muhteşem kadrosu, Anton Karas imzalı müziği, yazar Graham Greene’in senaryosu ve elbette Reed’in parlak yönetmenlik becerisi ile unutulmazlar arasında.

Bu sahnede yazar ve seyirci öldüğü söylenen adam ile ilk kez karşılaşıyor. Standart dışı kamera açıları, büyük usta Robert Krasker’in kontrastlı siyah-beyaz görüntüleri ve atmosferi ile sinema derslerine konu olan bu sahnede Orson Welles’in yüz ifadesine dikkat!

(“Üçüncü Adam”)

Amarcord – Federico Fellini (1973)

21 Mart’ta ölen Tonino Guerra’nın anısına… Antonioni’den Tarkovsky’e, Angelopoulos’dan Rosi’ye sinema sanatının usta yönetmenleri ile çalışan bu büyük senaristin yönetmen Fellini ile birlikte yazdığı senaryodan çekilen “Amarcord” filminden tavus kuşu sahnesi. Hatırlıyorum anlamına gelen ismi ile bu film, iki usta sanatçının 30’lu yılların Mussolini yönetimi altındaki faşist İtalya’sında bir kasaba halkının hayatından çeşitli anları ilk bakışta birbirinden kopuk gibi görünen ama bir araya geldiğinde benzersiz bir anılar bütünü oluşturan sahneler ile anlattıkları sinemanın benzersiz örneklerinden biri. Bu sahne de yağmakta olan karın altındaki kasabada birden beliren bir tavus kuşunun yarattığı büyüyü anlatıyor. Her anı ile bir Fellini sahnesi ve iyi ki iki büyük isim, Fellini ve Guerra, bir araya gelmiş ve “hatırlamışlar” dedirtiyor seyredene.