Everything You Always Wanted to Know About Sex * But Were Afraid to Ask – Woody Allen (1972)

“Son kitabımı okudunuz mu? Adı: Geliştirilmiş Cinsel Pozisyonlar ve Bunları Gülmeden Başarmanın Yolları”

Woody Allen’ın gözünden, seks hakkında hep merak edilen ama sormaya utanılan yedi sorunun hikâyesi.

A.B.D.li David Reuben’in ilk basımı 1969 yılında yapılan ve yetişkinler için bir el kitabı olarak hazırlanan aynı isimli kitabından uyarlanan bir film. 100 Milyon adetten fazla satılan kitabı bildiğimiz anlamda uyarlamaktan çok parodisini yapmayı tercih etmiş Woody Allen ve ortaya zaman zaman kabalığın sınırlarında dolaşan ve kimi anlarında da bu sınırı geçen, ama eğlendirmeyi ve güldürmeyi de başaran bir film çıkmış. Yedi ayrı hikâyeden oluşan ve bu hikâyelerden her birinde seks ile ilgili cevabı merak edilen yedi ayrı sorunun kendince cevabını veren Allen’ın filmi tabuların üzerine gitmekten çekinmeyen içeriği, zengin oyuncu kadrosu, Allen’ın kendine özgü mizahını ve karakterini yansıttığı senaryosu ve elbette adı ile yarattığı merak duygusu sayesinde görülmeyi hak eden bir çalışma.

Allen, David Reuben’in kitabını uyarlamaktan çok, bir çıkış noktası olarak ele almış; bunun için de hemen sadece kitabın adını ve içindeki soruların başlıklarını almakla yetinmiş. Reuben’in hiç sevmediğini söylediği ve “her bir bölüm, kitaptakinin tam tersi olacak biçimde, bir cinsel başarısızlığı anlatmış” cümlesi ile eleştirdiği filmin, Allen’ın Reuben’den “intikam”ı olduğu da söyleniyor. Reuben kitabının tanıtımı için katıldığı bir televizyon programında ünlü sunucu Johnny Carson’ın “seks pis bir şey midir” sorusunu cevaplarken Allen’ın “Take the Money and Run” filmindeki bir espriyi (“Evet, seks pis bir şeydir, eğer doğru yapıyorsanız”) Allen’ın adını hiç anmadan kullanınca, karşılık olarak da Allen’ın bu filmi çektiği söyleniyor. Sekiz bölüm olarak çekilse de bunlardan biri için içine sinen bir son oluşturamayınca, Allen filmini yedi bölüm olarak çıkarmış vizyona. Bu bölümler sırası ile şu isimleri taşıyorlar: 1) Afrodizyaklar işe yarar mı? 2) Sodomi Nedir? 3) Neden Bazı Kadınlar Orgazm Olmakta Zorlanırlar? 4) Travestiler Eşcinsel midir? 5) Cinsel Sapkınlıklar Nelerdir? 6) Cinsellik Konusunda Araştırma Yürüten Klinik ve Doktorların Bulguları Kesinlikle Doğru mudur? 7) Boşalma Sırasında Neler Oluyor?

Senaryo ve yönetmenliğin yanısıra filmin dört bölümünde (1, 3, 6 ve 7 numaralı bölümler) oyuncu olarak da yer alan Woody Allen’ın filmdeki dikkate değer başarılarından biri biçimsel açıdan giriştiği deneme ve bundan çoğunlukla yüz akı ile çıkması. Her bir bölümü farklı müzik tercihlerinin de desteği ile farklı bir türün özellikler ile oluşturmuş Allen. Örneğin ilk bölüm bir Ortaçağ “erotik” masalı havası taşırken, Pasolini’nin İtalyan yazar Boccaccio’nun romanı “Il Decameron”dan uyarladığı aynı isimli filmindeki hikâyeleri hatırlatıyor bize; bir başka ifade ile söylersek bir Pasolini havası var bu bölümde. Üçüncü bölüm ise yine İtalyan sinemasına, ama bu kez Antonioni’nin hikâyelerine göz kırpıyor ve onun mizanseninden çağrışımlar içeren yönetmenlik çalışması ile destekliyor bu havayı Allen. Altıncı bölümde ise bir korku filmi atmosferi içinde başroldeki John Carradine’ın (ve elbette Vincent Price’ın) filmografisindeki filmlere epey bir yakınlığa sahip olan ve baş karakterlerinden birinin de Carradine’ın (vePrice’ın) can verdiği tipik karakterlerden esinlendiği bir hikâyeyi seyrediyoruz. Son bölümde ise bilim kurgu türünde geziniyor hikâye ve karakterlerin “doğaları” gereği taşıdığı beyazlıkları ile Kubrick’in “2001: A Space Odyssey – 2001: Uzay Yolu Macerası”na göndermede bulunuyor Allen.

Açılış ve kapanış jeneriğini tavşan görüntülerine eşlik eden Cole Porter şarkısı “Let’s Misbehave” ile yapan filmde hikâyelerin arasına serpiştirilmiş Allen esprileri dikkat çekiyor. Örneğin ilk bölümde Allen’ın oynadığı soytarı, her ne kadar çok uğraşsa da bir türlü güldürmeyi başaramıyor saray halkını ama “Kralın formda kalmak için yaptığı egzersizi biliyorsunuzdur: Köylüyü vergilendirmek” gibi bizi güldüren sözler sarf edip duruyor. Bu bölümün hikâye olarak Hamlet’ten de ilham aldığını söyleyelim bu arada. Soytarının trajik sonu ile biten hikâye bu karakterin kraliçeyi baştan çıkarmak için afrodizyaklara başvurmasından (ve bölümün adında sorulan soruya da “evet, afrodizyaklar işe yarar” cevabını bulmasından) sonra yaşananları anlatırken bize. zaman zaman kabalaşıyor ama çok da rahatsız etmeden yapıyor bunu. Kaldı ki filmdeki kimi diğer bölümler ile kıyaslandığında, bu bölüm en edepli olanlarından biri sıfatını alabilir rahatlıkla.

İkinci bölümde, koyununa aşık olan ama bir süredir aynı ilgiyi görmediği için onunla birlikte Amerika’ya doktora gelen ve yardım isteyen Ermeni bir çobanın ve doktorun hikâyesini seyrediyoruz. Bu bölüm özellikle doktoru oynayan Gene Wilder’ın müthiş oyunculuğu ile parlarken, rahatsız edici olabilecek bir hikâyeyi eğlendirerek anlatmayı başarıyor. Wilder’ın özellikle çobanın problemini ilk duyduğu andaki sessiz tepkisi çok iyi ve hikâye boyunca gayet ciddi bir görünüm sergileyen Wilder kesinlikle bu bölümü tek başına bile ilginç kılıyor. Hikâyedeki skandala doktorun da karışması ve finaldeki yün şampuanlı espri gibi öğeleri ile Allen bu bölümde hayli eğlenceli anlar yaratıyor diyebiliriz rahatlıkla.

Üçüncü bölümde karakterlerini İtalyanca konuşturuyor Allen ve kadının bir türlü orgazm olamaması sorununu çözmeye çalışan bir çifti anlatıyor bize. Buradaki mizansen anlayışı Michelangelo Antonioni’nin “bunalımlı çağdaş bireyler”in hikâyelerini anlattığı filmleri ile sıkı bir benzerlik taşırken, hikâye kamuya açık yerlerde seks (kilise de dahil buna) teması üzerinden ilerliyor ve kimi anlarında bir başka İtalyan sinemacı olan Fellini’ye göndermeler de içeriyor (erkeğin danıştığı rahip ile olan sahnelerinde olduğu gibi). Dördüncü bölüm gizli gizli kadın kıyafetleri giymekten hoşlanan bir adamın bir talihsizlik sonucu yakalanmasını trajikomik bir hikâye ile anlatıyor bize ve özellikle bu adamı oynayan Lou Jacobi’nin kadın kıyafetleri içine girdiği andaki dizginleyemediği coşkusu ile epey güldürüyor seyirciyi. Beşinci bölümde Amerikan televizyonlarındaki yarışmaların formatları ile eğleniyor Allen ve “sapkınlığı tahmin etme” oyunu üzerinden epey dalgasını geçiyor televizyonla ve toplum ile.

Altıncı bölüm bir korku filmi havasında ve o filmlerin estetiğini kullanarak (sis, gizemli bir havası olan büyük ev ve tipik bir çılgın bilim adamı karakterini de (John Carradine oynuyor bu rolde) ihmal etmeden) finalde dev bir kadın memesine karşı verilen mücadeleyi anlatıyor ve kaba ama eğlendirici olmayı başarıyor. Dev memenin ortalığı yıkıp geçmesi ve sonuçta dev bir sütyen sayesinde tuzağa düşürülerek yakalanmasını anlatan final, hikâyenin kabalığı ve komikliği için yeterli bir gösterge olsa gerek. Son bölüm ise seks ve boşalma sırasında bir erkeğin vücudundaki hemen tüm organların çabasını ve “mutlu bir son” için gösterdikleri olağanüstü mücadeleyi anlatırken hem görsel hem sözel olarak kırıp geçiriyor ortalığı. “Tedirgin sperm”, “siyah sperm” gibi karakterler ve kimi sözlü müstehcen esprileri ile bu bölüm filme sıkı ve keyifli bir kapanış sağlıyor.

Allen’ın filmi kimi tabu konulara serbest bir stil ve dalgacı bir tavırla el atarken, Reuben’in aksine soruları cevaplamanın ve toplumu aydınlatmanın peşine düşmüyor; filmin tek derdi, toplumun cinsel merakları ve bu konulardaki baskılar ile dalga geçmek ve bu arada da eğlendirmek seyredeni. Bunu da başarıyor ve açıkçası görülmeyi de kesinlikle hak ediyor. Yukarıda adı anılanların yanısıra, Burt Reynolds, Tony Randall, Anthony Quayle, Louise Lasser ve Lynn Redgrave gibi oyuncuların varlığını da ek bir zenginliği olarak analım filmin.

(“Seks Hakkında Sormak İstediğiniz Her Şey”)

(Visited 301 times, 2 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir