Genç Kızlar Labirentinin Esrarı – Eduardo Mendoza

İspanyol yazar Eduardo Mendoza’dan 1978 tarihli bir polisiye. Adını hiç öğrenemediğimiz ve akıl hastanesinde yatan bir adamın, bir kız yatılı okulunda genç kızların bir süreliğine ortadan kaybolmasının sırrını çözmesini anlatan bu kitabı büyük ilgi görünce, yazar sonuncusu 2015 yılında yayımlanan dört macerasını daha anlatmış bu “dedektif”in. Olaylar Franco sonrasında, Barselona’da geçiyor ve eski rejimin izlerinin devam ettiği, yeni ”özgür” dönemin kaosunun başladığı ve toplumun epey yozlaşmış öğeleri bünyesinde barındırdığı bir resim çiziyor okuyucuya. Gizemi kadar, hatta açıkçası gizeminden çok alaycı dili ile dikkat çeken kitap hayli eğlenceli baş karakteri sayesinde keyifli bir okuma tecrübesine aracılık ediyor.

Kitabın kapağında Fransız ressam Clovis Trouille’in hikâye ile epey uyumlu bir resmi yer alıyor; “Mon Tombeau – Mezarım” adlı ve 1947 tarihli bu tablo kitabın hikâyesi düşünülerek yapılmış dedirtecek kadar uyumlu romanda anlatılanlarla. 5 yıldır akıl hastanesinde yatan, hiç ziyaretçisi olmayan, fahişelik yapan bir kız kardeşi olan adamı önceden tanıdığı ve onu tutuklamış olan bir komiser ziyarete geliyor ve gizemli bir olayı çözmesini istiyor. Bu karakterin ağzından anlatılıyor olan bitenler ve zaman zaman doğrudan okuyucuya hitap eden “dedektif”imiz hınzır ve alaycı bir üslup ve süslü konuşmalar ile okuyucuyu kesinlikle eğleneceği bir maceranın içine sokuyor kendisi ile birlikte. Kitabın açılışında, akıl hastanesinde yaptıkları bir futbol maçının hemen ardından duş almaya fırsat bulamadan başhekimin odasına çağrılan kahramanımız macera boyunca bir türlü yıkanamadığı gibi, balık kasalarının arasında yapılan bir tren yolculuğu veya çöp yığınının üzerine düşmek gibi talihsizlikler nedeni ile gittikçe artan bir koku ile dolaşıyor etrafta ve bunun bazen faydasını da (bazen de zararını) görüyor. Olayın sırrını çözmesi karşılığında akıl hastanesinden tahliye edilme sözü verilen adam zekâsı, analitik yeteneği ve pratikliği ile çözüme doğru giderken Mendoza bize 1970’li yılların sonundaki İspanya’dan bir resim de gösteriyor hikâyenin içine akıllıca yerleştirilmiş ve eğlendiren satırlarla anlatılan unsurlarla. Hastaneden tahliyesi, hukuk ve tıp biliminin ortak kararına bağlı olan adamın bu kurumlar arasındaki “ideolojik fark”ın acısını çekmesi, bir muhbiri konuşturmak için dişini sökerek işkence eden komiser, yoksulluk nedeni ile 9 yaşındayken yaşlı erkeklerle yatmaya başlayan kız kardeş veya peşindekilerden kurtulmak için aralarına karıştığı işçileri “yaşasın sendika” diye bağırarak galeyana getiren kahramanımız; tüm bunlar Franco sonrasının geçiş dönemini yaşayan İspanya’dan karşımıza gelen sosyal olgulardan sadece birkaçı.

Komiserin “Bunun için, toplumumuzun yüzkarası çevrelerini iyi bilen, adına atılacak çamur başkalarına sıçramayacak olan, yerimize bu işi halledebilecek yetenekte ve sırası geldiğinde kolayca başımızdan defedebileceğimiz birine ihtiyacımız var” diyerek görevi verdiği “deli dedektif”imizin eğlenceli satırlarla (“Kendi kendime, bir gün zengin olursam tek yıldızlı otelden aşağısında kalmayacağıma söz verdim”) anlattığı hikâyesinin polisiye yanı türün çok sıkı örneklerinde rastlandığı kadar güçlü değil ama gizemini eğlenceli biçimde aktarabilen ve türe hayli kendine özgü bir kahraman armağan eden bu kitap sadece polisiye meraklılarına değil, hikâyesini toplumsal koşullara oturtarak ve üstelik de oldukça eğlendirerek anlatan kitaplara düşkün herkesi keyiflendirecek bir çalışma.

(“El Misterio de la Cripta Embrujada”)

(Visited 214 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir