Hell Is for Heroes – Don Siegel (1962)

“Sen bir ersin; emir vermez, alırsın!”

1944 yılında Kuzey Fransa’daki Siegfried Hattı’nı bir Alman bölüğüne karşı kırk sekiz saat tutmakla görevlendirilen bir Amerikan mangasının hikâyesi.

Robert Pirosh’un orijinal hikâyesinden Pirosh ve Richard Carr’ın yazdığı senaryoyu Don Siegel’ın çektiği bir ABD yapımı. Çekimi boyunca epey problemlerle karşılaşan ve hikâyesinin aniden bitivermesi ile kimi sinema meraklıları için bir kült statüsü kazanan bu siyah beyaz savaş filmi bugün belki en çok başrolündeki Steve McQueen’in varlığı ile ilgi çekmeye aday bir çalışma. Çoğunlukla tek bir mekanda (manganın Almanlara karşı korumaya çalıştığı hatta) geçen film, karakterleri arasındaki çatışmalara ağırlık vermesi ile -ikinci yarısındaki aksiyon sahnelerine rağmen- zaman zaman bir tiyatro oyunu havasında ilerliyor. Ne var ki hikâye yeterince çekici değil, karakterleri yeterince anlayamıyoruz ve aralarındaki çatışmalar da çoğunlukla yüzeysel kalıyor. Çekim sırasındaki problemlerin hayli olumsuz etkilemiş göründüğü film, kusurlarına rağmen, özellikle ilk yarısında savaşa değil savaşanlara ağırlık vermesi, yönetmen Siegel’ın elinden çıkan kimi etkileyici sahneleri ve klasik sinemadan taşıdığı esintiler ile ilgiye değer bir çalışma.

Filmin hikâyesini İkinci Dünya Savaşı’ndaki kendi tecrübelerinden yola çıkarak yazan Robert Pirosh aslında filmi de yönetmesi düşünülen isimmiş ama Steve McQueen ile anlaşmazlığı sonucu yönetmenlik Don Siegel’a verilmiş. Bu şekilde başlayan problemler, zaten kısıtlı olan bütçenin de üzerine çıkılması sonucu yenileri ile devam etmiş: Finalin aniden bitişini açıklayan ham film stokunun tükenmesi, baş oyunculardan komedyen Bob Newhart’ın ün kazanmasını sağlayan “sahte telefon konuşmaları”nın popülaritesinden yararlanmak için senaryoya yönetmenin itirazına rağmen uzun bir sahnenin eklenmesi ve bu sahnenin filmin dram boyutuna pek de uygun düşmemesi veya aralarında James Coburn’ün de olduğu kimi oyuncuların o sıralarda rol aldıkları başka filmler nedeni ile sette prova yapmaya pek fırsat bulamamaları filme epey sıkıntı yaratmış görünüyor. Karakterinin asosyal özelliğine uygun soğuk bir oyun veren McQueen’in bu soğukluğu zaman zaman donukluğa kadar uzanan bir boyuta taşımasını ise kimileri film ekibi içindeki anlaşmazlıklara bağlamış o günlerde. Dikkatli bir seyircinin fark ettiği gibi Alman askerini oynayan bir oyuncunun filmde birden fazla kez ölmesi gibi komik bir örneği de olan problemleri bir yana bırakırsak, belki de öncelikle filmin diğer savaş filmlerinden farklı bir noktada durduğunu söylemek gerekiyor. Leonard Rosenman’ın müziğinin bir savaş filminden çok bir psikolojik gerilim filmine yakışır tonlarının da desteklediği bir farklılık bu. Aniden başlayan aksiyon (savaş) sahneleri ile seyirciyi hazırlıksız yakalayan (ve bu nedenle de etkili olan) filmin hikâyesi sık sık şunu düşündürüyor seyredene: Bir antimilitarist film için toplanmış bir ekip bu savaş filmini çekmek zorunda bırakılmışlar. Evet, savaşı kutsayan bir yanı yok neyse ki hikâyenin ama tüm o askerlerin karakterlerine odaklanma çabası, karakter çatışmaları veya “emrin sorgulanamazlığı”nın sorgulanması vs. hep farklı bir hikâyeyi bize işaret ediyor ama o işaret ettiği yere gitmiyor film ne yazık ki.

Filmin orijinal adındaki cehennemi görsel olarak pek hissettirmiyor film bize ve kimi savaş görüntülerinin gerçek filmlerden alınmış olması da bunun kolayca fark edilebilir olması nedeni ile pek yardımcı olamıyor bu konuda. Neyse ki son üçte birlik bölümü bir gerilim duygusunu inşa edebiliyor ve yarım kalmışlık havası taşısa da (ve telaş içinde çekilmiş görünse de) finalin trajikliği durumu kurtarıyor çoğunlukla. Bir de Steve McQueen var elbette: Donuk performansına rağmen film için bir çekim kaynağı olabiliyor ve Fess Parker, Bobby Darin, James Coburn, Harry Guardino ve Bon Newhart ile birlikte bu “erkekler filmi”ni ilginç kılıyor. Özetle, hikâyesinin yeterince güçlü olmamasının sıkıntılarını yaşayan ama yine de ilgi gösterilebilecek bir film var karşımızda.

(“Ateş Hattı”)

(Visited 103 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir