Hierro – Gabe Ibáñez (2009)

“O oğlum değil! O oğlum değil! Eminim bundan”

Oğlu kaybolan bir kadının umutsuz arayış çabasının hikâyesi.

İspanyol yönetmen Gabe Ibáñez’in ilk uzun metrajlı filmi. Çocuğu kayıp olan bir annenin hikâyesini anlatmaya soyunan film bu trajik olayın sahip olduğu dramatik gücü korku, gerilim ve belirsizlik öğeleri ile harmanlamayı deneyen ama yeterince başarılı olamayan bir çalışma.

Bir feribot seyahati sırasında kaybolan çocuğun annesinin daha sonraki su fobisi, dozu kaçmış rüya sahnelerinde yerden havaya doğru yağan su ve sık sık görüntüye gelen dalgalar amaçlananın aksine bir bütünsellik yaratmıyor ve daha çok sık başvurulan klişelerin bir tekrarı gibi görünüyor film boyunca. Issız görünen adadaki tekinsiz karakterler ve yürekleri hoplatmayı deneyen ani hareketler, baş karakterimiz gizlice girdiği bir evin içinde iken aniden sırtına dokunan bir el gibi, filme bir yenilik veya yaratıcılık havası katmaktan çok sıradan bir görüntüye sahipler çoğunlukla. Sıklıkla başvurulan bu trükler biraz daha ekonomik kullanılabilse ve filmdeki trajediyi bastırmak yerine onu besleyen bir biçim alsa film çok daha farklı noktalara gidebilirmiş.

Baş karakteri canlandıran Elena Anaya filmin en büyük kozu. Güzelliğini oyunu gücü ile birleştiren sanatçı senaryodaki başta kadının olayı kendi başına çözmek için giriştiği çabalar olmak üzere kimi yeterince inandırıcı olmayan noktalara rağmen hikâyeyi seyredilebilir kılımayı başarıyor ve bunu nerede ise tek başına yapıyor. Başta ada görüntüleri olmak üzere başarılı bir görüntü yönetiminin olduğunu da söylemek gerek. Görsellikteki başarı filmin ağırlıklı olarak senaryodan kaynaklanan kusurlarını zaman zaman örtüyor ama bu durum da konsantrasyonunuzu görüntülerden hikâyeye çevirdiğinizde o alandaki eksiklikleri daha fazla hissetmenize yol açıyor. Oysa yönetmen başta açılıştaki hayli sert ve çarpıcı kaza sahnesi olmak üzere yeteneklerini sergileyebildiği anlar da yaratmış filmde.

Filmde tek mutlu kadının evli ve çocuklu iken, trajedilerin kurbanı olan diğer üç kadının bekâr veya dul olmalarının dikkat çektiği filmde senaryo kadınlara yalnızlığın tehlikelerini mi işaret ediyor bilinmez ama film yalnızlığın yönetmesi ve dayanılması zor olan trajedilerin etkisini iyice artırdığını net bir şekilde söylüyor. Bunu söyleyen senaryo keşke bu kadar aksamasa diyeceğiniz bir film karşımızdaki. İki kadın arasındaki karavan içinde geçen ve nerede ise saç saça baş başa geçen kavga sahnesi gibi kimi anların filmi hayli zayıflattığı film temel olarak açılış sahnesi ve benzeri birkaç sahne, Anaya’nın başarılı oyunu ve yönetmenin gereksiz süslemelerine rağmen bir annenin çocuğunu kaybetmeyi kabullen(eme)mesindeki trajedi için görülebilir.

(Visited 40 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir