Les Amants Criminels – François Ozon (1999)

“Benimle yatmak istemişti. Başına geleni hak etti. Harika birisin sen. Kimse benim için daha önce böyle bir şey yapmamıştı”

Bir cinayet işledikten sonra kaçan genç bir çiftin gittikleri ormanda tuhaf ve vahşi bir adamın eline düşmelerinin hikâyesi.

Marcia Romano ve Annabelle Perrichon’un da katkıda bulunduğu senaryosunu François Ozon’un yazdığı ve yine Ozon’un yönettiği bir Fransız filmi. Alman masal yazarları Grimm Kardeşler’in (Jacob ve Wilhelm Grimm) “Hansel ve Gretel” adlı masalından esinlenerek çekilen film bu masalın zaten sert olan içeriğini şiddetin dozunu artırarak ve cinselliği katarak daha da sert bir hale getiriyor. Bu cinayet ve seks filmi Ozon için farklı türler arasında bir gezinti yapma aracı olmuş ve ortaya ilginç ama finale yakın karşımıza çıkan sevişme sahnesinin bir örneği olduğu gibi bir parça ham denebilecek bir sonuç çıkmış.

Genç bir kadın ve genç bir erkek ve işledikleri vahşi cinayet, bu cinayetin arkasından cesedi gömmek için gittikleri ormanda bu kez kendilerinin birer kurbana dönüşmeleri ve adalet… Bu hikâyeyi geriye dönüşlerle anlatıyor Ozon ve cinayetin arkasındaki sırrı (ve yalanları) birer birer seyircinin önüne koyuyor. İki genç karakteri o tarihlerde sırası ile on sekiz ve yirmi beş yaşlarında olan Jérémie Renier ve Natacha Régnier’in tüm çekiciliklerini ve oyunculuk başarılarını katarak canlandırdıkları filmde cinsel güdü ve bu güdülerin karakterlerin eylem ve duygularını yönlendirmesi ön planda sürekli olarak ve Ozon özellikle Renier’in canlandırdığı Luc karakterinin cinsellik konusundaki kafa karışıklığını hikâyesinin en çekici unsurlarından biri olarak kullanıyor. Bu karakterin hem kadına hem de ormanda karşılaştıkları adama ve öldürdükleri genç adama olan yaklaşımı ve bakışları onun cinselliği konusunda sürekli olarak yeni sorular yaratırken; onun iki farklı karakter tarafından kendi amaçları için kullanılması da yine bu genç adamın naifliği ve cinselliği üzerinden gerçekleşiyor.

Bir cinayet ve ardından bir kuyumcu soygununa bulaşan genç adamın yüzündeki masum bakışı hep koruyan Ozon buna karşılık kadını ve ormandaki vahşiyi bir kötülük mekanizmasının parçaları olarak sunuyor bize. Böyle bakınca da, hikâyenin etrafındaki tüm kötülüklere karşın masumiyetini koruyan bir genç adamı anlattığını söylemek mümkün ama aynı genç adamın vahşi bir cinayette bıçağı defalarca kurbanına saplayan kişi olduğunu da söylemek gerek. Kadının “Bunu benim için yap, Luc. Aşkımız için yap!” sözleri asıl sorumlunun kim olduğunu ortaya koyuyor belki ama genç erkeğin finaldeki görüntüsünün de desteklediği masumiyetinin arkasında duruyor film. Ozon iftiralar üzerine kurulu bir gerekçe ile işlenen cinayetin asıl motivasyonunun “burjuva sıkıntısı” olduğunu ima ederek bir burjuva eleştirisi mi yapıyor emin değilim ama tüm olan bitenin Fransız filmlerine özgü bir “anlamsızlık” taşıdığı açık. Genç kadının genç adama söylediği “Çok heyecanlı değil mi maceramız? Hiçbir şey olmadığından şikâyet ederdin hep. Şimdi mutlu musun?” sözleri asıl mutlu olanın kadın olduğunu gösteren bir sahnede çıkıyor karşımıza ve öldürdükleri adamın Arap asıllı olmasını da eklersek, kadının kendisinden aşağı gördüğü bir kişiyi yok eden (onu hayatından çıkaran, görmezden gelen) bir burjuva olduğunu düşünebiliriz rahatlıkla. Arthur Rimbaud’nun şiirini ezberden okuyabilen kadının öznesi olduğu bir burjuva fantezisi olarak tanımlamak gerekiyor filmi belki de.

Ozon’un erkek bedenlerini daha cömertçe sergilediği film cinselliğin farklı sularında gezinirken, finaldeki ucuz sevişme sahnesi ile şaşırtıyor açıkçası. Ormandaki hayvanların bakışları altında gerçekleşen bu eylemi ucuz erotik filmlerin mizanseni ile çekerek kaba bir sahneye imza atmış ve her ne amaçladı ise ona da erişememiş sanki yönetmen. Adeta 1970’lerin bir “softcore film”inden bir sahne izliyorsunuz gibi hissediyorsunuz bu şelale altında öpüşme gibi klişelerle başlayan anlarda. Filmin genelinde hâkim olan özgün anlatım burada yerini klasik ve kaba bir anlayışa terk ediyor. Oysa zaman zaman karşımıza çıkan ve filme çekici bir hava katan şiirsellik ile çok daha farklı bir yere ulaşabilirmiş film.

İki başrol oyuncusunun sağlam performansları ile öne çıktığı ve ormanın vahşisi rolündeki
Miki Manojlovic’in de fiziğini karakterinin emrine çarpıcı bir biçimde verdiği film gerilimden fanteziye bir gençlik macerasından erotizme uzanan içeriği ile kesinlikle ilginç bir çalışma. Pierre Stoeber’in filmin türler arasındaki gezintisine uygun atmosferleri yakalayan görüntü çalışmasının da renk kattığı film, işlenen suçun “anlamsız”lığına getirdiği (ya da getirmediği) açıklama ile de ilgi çekebilir. Özetle, bu karanlık film seyrederken zaman zaman çekiciliği de içine alan bir havası olan ilginç bir sinema eseri ama bir şekilde tam oturmamış ve olgunlaştırılmamış görünen bir yanı olduğu da açık.

(“Criminal Lovers” – “Katil Aşıklar”)

(Visited 270 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir