L’étrange Couleur des Larmes de Ton Corps – Hélène Cattet / Bruno Forzani (2013)

Letrange couleur des larmes de ton corps“Yüzümdeki kan izlerini sildim ve deliğe baktım. Nefret, delilik ve korku dolu bir göz gördüm orada. Gördüğüm en…”

İş seyahatinden döndüğünde karısının kaybolduğunu fark eden bir adamın yaşadıkları apartmanda keşfettiği tuhaf ve korkunç olayların hikâyesi.

Hélène Cattet ve Bruno Forzani’nin birlikte yazıp yönettikleri bir korku ve gerilim filmi. Bugüne kadar yönettikleri tüm filmlerde (kısa filmler dahil, toplam sekiz) birlikte çalışan ikilinin bu eserleri sinema dünyasında “giallo” adı ile bilinen türün en yeni örneklerinden biri olarak türünün tüm gereklerini yerine getiriyor ve korku, erotizm ve kan bolca ve aralıksız olarak karşımıza geliyor hikâye boyunca. Görsel açıdan kesinlikle çarpıcı (hatta gereğinden fazla çarpıcı ve yorucu) olan film, görsel unsurlarının çekiciliğini hikâyesinde ve karakterlerinde tekrarlayamadığı için yeterince etkileyici ve kalıcı olamıyor.

İtalyanca “sarı” anlamına gelen “giallo” aslında İtalyanlar’ın sarı renkli kapaklarla basıldıkları için bir dönemin ucuz polisiye kitaplarına taktığı bir isim. Bu terim zamanla sinemada korku, dehşet, erotizm gibi seyirciyi doğrudan etkilemeye uygun araçların bolca kullanıldığı ve elbette bol bol kan döküldüğü filmler için kullanılır olmuş. Özellikle 1960 ve 70’li yıllarda İtalyan sinemasının bolca ürettiği ve zamanla popülaritesi azalan bu türe Hélène Cattet ve Bruno Forzani ikilisi benzer temalı kısa filmlerinden sonra, 2009’daki ilk uzun metrajlı filmleri olan “Amer” ile giriş yapmışlardı. Bu ikinci filmleri ile 100 dakika boyunca seyircinin üzerine görsel bir bombardıman ile gidiyorlar ve her türlü görsel numaraya, seyirciyi zaman zaman yorma ve hatta tekrarlardan dolayı sıkma riskini de göze alarak, başvurarak bir an için bile nefes almanıza izin vermiyorlar. Görüntüde sürekli olarak ya dökülen bir kan, kesilen organlar, sürekli inip kalkan bir bıçak ve bunların sonucu olarak dehşet içindeki yüzler var ya da erotik imajlar birbiri ardısıra önümüze geliyorlar. Yönetmenler tüm bu görsel öğelerin doğal gücü ile yetinmeyip sık sık yakın planlara da (tüm o gözler, göz bebekleri örneğin!) yer veriyorlar ve altını kalın çizgiler ile sürekli olarak çiziyorlar görselliğin. Üstelik bu görsel öğeler benzer şekilde sürekli olarak öne çıkarılan işitsel öğeler ile de destekleniyor ve ortaya bir cümbüş çıkıyor bazı anlarda. “Giallo” kelimesinin karşılığını sarı, yeşil ve elbette kırmızı renklerle bolca veren görüntülerin sürreal bir hâl aldığı bölümleri (örneğin Luis Buñuel ve Salvador Dali işbirliğinin ürünü “Un Chien Andalou – Bir Endülüs Köpeği” filmindeki ünlü bıçak ve gözü hatırlatan sahne) ile de görsel oyun meraklılarını tatmin edecek ve başarılı efektleri ile ilgi çekecektir kesinlikle bu film. Efektleri üstlenen Daniel Bruylandt ve Jan Hogevold, görüntü yönetmeni Manuel Dacosse ve kurgucu Bernard Beets filmin görsel yükünü başarı ile üstlenmişler ve yönetmenlerin orkestrasyonu altında ortaya, evet çarpıcı bir sonuç ortaya koymuşlar. Ne var ki tüm bu görselliğin kesinlikle zaman zaman yorduğunu ve hatta takip zorluğu nedeni ile sıkıcılığa fazlası ile yaklaştığını da kabul etmek gerek.

Fransa, Belçika ve Lüksemburg ortak yapımı olarak çekilen filmin “yorucu” kelimesini hak etmesinin tek nedeni görsel oyunların çokluğu değil sadece. Hélène Cattet ve Bruno Forzani’ye ait olan senaryonun takibi pek kolay olmayan hikâyesinde ne anlattığını anlamak pek kolay değil açıkçası ve bir noktadan sonra ve özellikle görselliğin vurgusu arttıkça önemini de kaybetmeye başlıyor hikâye. Senaryonun daha temel bir kusuru ise, baş karakteri de dahil olmak üzere seyirciye yakınlık hissedeceği veya en azından akıbetine ilgi duyabileceği bir karakter verememesi. Bu durum “hikâyesizlik” ile birleşince, geriye sadece görsel oyuncaklar kalıyor ki o da sadece meraklısını tatmin edebilir. Kuşkusuz soundtrack’ini de atlamamak gerekiyor filmin. Adeta ait olduğu türe bir saygı duruşu niteliğinde, film 1970’lerin müziklerini ve bolca da Ennio Morricone eserlerini kullanıyor ki kesinlikle filmin görsel ve işitsel cümbüşüne çok yakışmış bu seçimler. Bir klostrofobi hissi yaratmayı amaçlamış mıydı bilmiyorum ama bu duyguyu bolca yaşayacağınız ilginç bir film bu ve görülmeyi de hak ediyor. Kaleydeskoptan, kırmızıdan, “acid trip” havasından hoşlananlar ise kaçırmamalı!

(“The Strange Color of Your Body’s Tears” – “Bedenindeki Gözyaşlarının Garip Rengi”)

(Visited 47 times, 5 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir