No Way Out – Roger Donaldson (1987)

no way out“Bırakın gitsin, geri dönecektir. Başka nereye gidebilir ki?”

Bir politikacının yanlışlıkla öldürdüğü metresi ile kendisinin de ilişkisi olduğu için başı derde giren bir subayın hikâyesi.

Kenneth Fearing’in “The Big Clock” adlı romanından Robert Garland tarafından sinemaya uyarlanan ve Roger Donaldson’un yönettiği bir Amerikan filmi. Kısa bir giriş sahnesinden sonra hikâyesinin hemen tamamını bir geri dönüş ile anlatan film cinayet sahnesine kadar vasat, cinayet sonrasında ise seyre değer bir suç aksiyonu olarak nitelendirilebilecek şekilde nerede ise iki ayrı film havasını taşıyan bir çalışma. 1980’lerin Reagan ABD’sine uygun kimi temaları (Sovyet tehlikesi, silahlanma yarışı vs.) barındıran film sürpriz finali ile hakkı teslim edilmesi gereken bir çarpıcılığa da sahip. Kimi ucuz erotizm ve romantizm numaralarına başvurmak, inandırıcılığı pek dert etmemek gibi önemli sorunları olan film müzik, kurgu ve görüntülerdeki başarısı ve cinayetten sonra tıkır tıkır işleyen anlatımı ile ilgi çekebilir.

Bir güç oyununu anlatacağını sembolik anlamı ile hayli önemli olan giriş sahnesi ile söylüyor film ve politika, CIA ve askeri kurumları kapsamına alan hikâyesine sıkı bir açılış yapıyor böylece. Ne var ki bundan sonrası, filmin yaklaşık ilk kırk dakikası, vasat bir hikâye, sıradan oyunculuklar, Sean Young’u mümkün olduğunca soyma ve Kevin Costner’ı bir seks sembolü olarak kullanmak (üst düğmesi çözülmüş pantolon çok ama çok ucuz bir numara örneğin) ve gün batımında denizde tekne ile süzülen aşıklar gibi bayat romantizm sahnelerine sığınan klişe numaralar ile geçiyor. Sean Young’a yönetmenin tek söylediği “gül ve seksi ol” olmuş sanki bu ilk bölümde. Kevin Costner ise kötü değil, ama söylenebilecek en iyi ifade de bu buradaki oyunculuğu için. Young sonra ölüyor ama Costner baş karakter olarak daha sonra hep bizimle oluyor ne yazık ki! Bir kısmı final ile açıklanıyor olsa da, bu ilk bölüm epey bir inandırıcılık sıkıntısı da yaşıyor. Gemideki kurtarma sahnesinin zorakiliğinden ilk görüşte aşka kadar pek elle tutulur yanı yok hikâyenin bu ilk bölümde açıkçası. Maurice Jarre’ın müzik ve John Alcott’un görüntü çalışması kendi başlarına hayli etkileyici ve örneğin açılıştaki gerilim havasını yaratan melodi çok başarılı ama bu iki sanatçının çalışmalarının bu bölümdeki kullanılışı sadece filmin yapay havasını arttıracak şekilde olmuş maalesef.

Bu açıkçası başarısız ilk kırk dakikadan sonra ise film baştan beri yapması gerekeni yapıyor ve William Hoy ve Neil Travis ikilisinin başarılı ve dinamik kurgusu ile desteklenen sıkı bir macera filmine dönüşüyor. Sondaki sürpriz hariç olan bitenin tümüne hâkim olan ya da en azından öyle olduğunu düşünen seyircinin olanların sadece bir kısmına (ve her biri farklı bir kısmına) hâkim karakterler karşısında hissettiği üstünlük duygusunu ustaca kullanıyor film ve takdiri hak ediyor. Bir yandan zamana karşı yarış, bir yanda bir skandalı örtme telâşı içinde suç üstüne suç işleyen karakterler ve bunlara ek olarak Roger Donaldson’un başarılı yöntemi filmi çekici bir gerilime sahip bir eser haline getiriyor. Hollywood’un ustalığı konuşuyor nihayet ve başlardaki o vasatlıktan süratle ve iyi ki uzaklaşılıyor. Bu film ile son eserine imza atan ve kısa süre sonra ölen John Alcott’a ithaf edilen film, polisiye ile politik dramı kaynaştırmayı denemiş ve bunu da başarmış görünüyor. Filme ilham veren ve 1946’da yayımlanan Kenneth Fearing romanında olaylar medyada geçiyormuş ama burada hikâye güç mücadelesinin doğrudanlığı ile daha kolay etkileyici olabileceği iktidar çevrelerine taşınmış ve bu da filmin lehine olmuş görünüyor. Pentagon’un kompleks mimarili binasında iyice hız kazanan son yarım saati ile gerilimini inşa etmeyi ve sürekli kılmayı, ve hatta bu kapalı alanda gerilimi artıran bir klostrofobi yaratmayı da başaran film, manipülasyon ustası ve hizmet ettiği bakana “hayran” danışman karakteri (Will Patton diğer oyuncuların aksine gösterişli ve çekici bir performans sunuyor bu rolde) ile de ilgi çekebilecek, ilk bölümündeki sıradan görüntüyü sonrasında silmeyi başaran bir Hollywood işi, özet olarak.

(“Çıkış Yok”)

(Visited 137 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir