Separate Tables – Delbert Mann (1958)

“Kalabalık içinde yalnız olmak çok daha acı verici. Korkutucu, hem de çok korkutucu bir şey”

İngiltere’de deniz kıyısındaki bir otelde kalan ve yemeklerini “ayrı masalarda” yiyen konukların hikâyesi.

İngiliz yazar Terence Rattigan’ın birer perdelik ve her ikisi de aynı otelde geçen ve genelde birlikte oynanan iki oyunundan Rattigan ve John Gay tarafından uyarlanan ve Delmer Mann tarafından yönetilen bir klasik. Tamamı otelin içinde ve terasında geçen hikâye tiyatro havasından çok fazla uzaklaşmamış olsa da güçlü metni ve başarılı oyunculuk performanslarının yanısıra Delmer Mann’in sade ve klasik dili ile kendisini ilgi ile izlettirmeyi ve klasik bir tat hissettirmeyi başarıyor. İki ana öyküsü dışındaki yan öyküleri bir parça ilgisiz kalan film, dönemine göre cüretkâr temalara el atabilmesi açısından da önemli.

Film için yazılan ve Vic Damone tarafından seslendirilen “Separate Tables” şarkısı ile açılıyor film ve bir oteli evleri gibi benimsemiş görünen karakterlerin birbirine değen hikâyelerini anlatıyor bize. Terence Rattigan’ın filme kaynaklık eden oyunları iki ana hikâyenin karakterlerinin değiştiği, diğer karakterlerin (otel sahibesi, diğer misafirler vs.) ise aynı kaldığı bir yapıya sahipler ve film de bu yapıyı korumuş ve iki ana hikâyeyi belki her anında olmasa bile ilişkilendirmeyi ve aynı anda aynı mekanda geçen hikâyelere dönüştürmeyi başarmış. Şarkısında “odanın iki ucunda farklı masalarda oturan, birbirine hem çok yakın hem çok uzak olan”lardan bahseden, “erkeğin kadını arzuladığını ama kadının bunu bilmesinden korktuğunu” anlatan ve sonunda “kendileri için iki kişilik bir masa bulacaklarını” söyleyen film hikâyesinde bundan çok daha fazlasını dile getiriyor elbette. Müthiş finali (senaryosu, oyunculukları ve yalın mizanseni ile müthiş kelimesini hak eden bir final bu) ile farklı masalarda oturanların aynı masaya geçebileceğini gösteren ve bunun için “ötekini anlamaya çalışmanın” yeterli olabileceğini söyleyen film kuşkusuz en büyük desteklerinden birini oyunculuklarından alıyor. Performansları ile Oscar alan David Niven ve Wendy Hiller’ın yanısıra Deborah Kerr, Burt Lancaster, Rita Hayworth, Gladys Cooper ve Rod Taylor gibi tanınmış isimlerin de aralarında olduğu oyuncuların tümü hiç aksamadan ve üzerlerine düşeni gereği şekilde yerine getirerek filme ciddi bir katkıda bulunuyorlar. Yönetmen Mann’in ve görüntülerden sorumlu Charles Lang’in zaman zaman bir tiyatro oyunu içinde zarif bir şekilde hareket eder gibi görünen kamera aracılığı ile aktardığı görüntüler bize bir oda tiyatrosu havasını ve oyundaki sağlam oyuncuların yarattığı atmosferi sağlıyor ki filmin bugün bir klasik olarak hatırlanmasının da nedenlerinden biri bu olsa gerek. David Niven yalanların üzerine kurulu bir hayat süren ve trajik bir sırrı olan adamı tam da olması gerektiği gibi, tedirgin, çekingen ve aynı anda oyunbaz görünen bir performans ile canlandırarak öne çıkarken, filmin diğer Oscar’lı ismi Wendy Hiller ölçülü ama karakterinin duygularını bire bir yansıtan bir oyunculuk sergiliyor. Lancaster yaralı karakterine tam anlamı ile hayat katıyor her zamanki etkileyici oyunu ile. Hayworth belki diğer isimlerin bir parça gerisinde kalıyor ama yine de rolünün altından sadelik ile kalkmayı başarıyor. Başta Deborah Kerr (ki özgürlüğü için çığlık atan kız rolünde oldukça etkileyici) ve Gladys Cooper olmak üzere diğer tüm oyuncular da gerçekten çok iyiler.

Filmin iki ana hikâyesi aslında birbirinden bağımsız ve Rattigan ve Gay ikilisi çok güçlü olmayan bir şekilde ama çok da rahatsız edici olmadan bu iki hikâyenin karakterlerini bir arada tutabilmişler bir şekilde. Buna karşılık, oteldeki genç çift filmin başında ve bir de sonunda görünüp arada kayboluyorlar ve açıkçası filmde hiç olmasalardı da olurdu dedirtiyorlar. Belki her bölümünde bir farklı maceranın anlatıldığı ve bir otelde geçen bir dizinin bir bölümünün kahramanları olabilirlermiş ama burada bir parça zorlama olmuşlar açıkçası. Yine de bu hikâyenin bile filmin ana hikâyeleri ve genel havası ile örtüşen bir yanının olduğunu da söylemek gerekiyor. Evet, filmin tümünde bir cinsel gerilim hâkim ve hemen her sahnede hissediyorsunuz bunu. Eskiden evli olan çift arasında, kendisinden yaşlı eski subaya ilgi duyan kız ile asker arasında ve genç çiftin arasında dile getirilen ve getirilemeyen boyutları ile cinsel bir gerilim kendisini hep fark ettiriyor dikkatli bir seyirciye. Oyunların yazarı Rattigan eşcinselmiş ve eski subayın “sırrını” erkekleri taciz etmek olarak düşünmüş önce ama daha sonra oyunun son halinde değiştirmiş bunu ve “yumuşatmış” bu sırrı. Yine de 1958 yılı için hikâyenin, karakterlerin davranışlarının ve söylediklerinin (Genç kızın söylediği “Seks! Bu kelimeden nefret ettiğimi söyledi ve haklıydı” veya sırrını itiraf eden adamdan duyduğumuz “İnsanlar yapmamaları gereken bir şeyi neden yaparlar? Neden bazıları çok fazla içer ve başkaları bir günde 50 sigara içer? Çünkü, sanırım buna engel olamadıklarından”) yeterince cüretkâr olduğunu söylemek gerekiyor.

Utanç, anlamak, affetmek, uzalaşmak ve kabullenmek ile dolu ve gerilimi çok iyi ayarlanmış final sahnesi ile bile klasik olmayı olmayı hak eden filme son biçimini veren yönetmen Delmer Mann değil, filmin oyuncularından ve yapımcılarından biri olan Burt Lancaster olmuş ve Mann epey mutsuz olmuş bundan. Mann’in tercihleri ile sonlansaydı nasıl farklı bir sonuç ortaya çıkardı bilmiyorum ama görme şansımız olan sonuç hikâyelerin ve karakterlerin yavaş yavaş açıldığı, birbirine bağlandığı ve anlatıldığı gibi zariflikle sonuçlanan bir film. Biraz eskimiş veya bir başka deyişle modası geçmiş bir havası var ve bugün naif ve hatta “aptalca” görünebilir hikâye(nin bir kısmı, en azından) evet, ama yine de klasik klasiktir demeli ve görmeli filmi kesinlikle.

(“Ayrı Masalar”)

(Visited 127 times, 2 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir