Sound of My Voice – Zal Batmanglij (2011)

“Buradaki ilk gece her zaman en zorudur ama diğer üyelerin de onaylayacağı gibi aynı zamanda unutulmaz bir tecrübedir”

Gelecekten geldiğini iddia eden bir kadının yönetimindeki bir tarikata sızarak belgesel çekmeye karar veren bir gazeteci ve kız arkadaşının hikâyesi.

İran asıllı ABD’li yönetmen Zal Batmanglij’in ilk uzun metrajlı filmi. Senaryosunu filmin başrol oyuncularından biri olan Brit Marling ile yazdığı bu filminde Batmanglij küçük bütçeli bir bağımsız bilim kurgu hikâyesi anlatıyor. Finalde şaşırtması ile ilgi toplayan film kahramanlarımızın tarikat lideri hakkındaki görüşlerinin kesinliğini yitirmesi ile birlikte çekiciliği artan bir çalışma. Marling’in incelikli oyununun kaçırılmaması gereken film sonunun belirsizliği nedeni ile pek çok kişiyi rahatsız edebilecek ve genel olarak bakıldığında da izleyici üzerinde çok güçlü bir etkiye ulaşabildiği pek söylenemeyecek bir çalışma ama ilgiyi hak ettiği de rahatlıkla söylenebilir.

Tarikat lideri ve takipçilerini anlatan bir üçlemenin ilki olarak çekilmiş bu film ve devam filmlerinin çekilip çekilmeyeceği de henüz belli değil. Filmin seyircisinde bu devam filmleri ile ilgili bir beklenti yaratıp yaratmadığı üzerinden filmin başarısı tartışılabilir aslında. Hikâyenin sonundaki sürpriz ve bunun neden olduğu belirsizlik kesinlikle ilgi uyandırıyor ama hikâye boyunca verilen onca ipucundan sonra bu sürprizin de bir açıklaması olduğunu/olması gerektiğini düşünecektir sinemaseverlerin çoğunluğu. Bu açıdan bakanlar için ilgili sürprizin rahatsızlık kaynağı olması ihtimali de var açıkçası. Buna ilave olarak atış talimi sahnesinin hikâyeye ne kattığı da tartışmalı bir konu. Eğer filmin yaratıcıları bu sahnenin kahramanlarımızdan kadın olanının kafa karışıklığının sembolü ve/veya tarikatın tehlikeli yanının göstergesi olmasını hedefledilerse, açıkçası sahne bu çabanın başarılı bir sinemasal karşılığı gibi durmuyor ve daha çok gereksizliği ile gösteriyor kendisini. Buna karşılık hikâye belki dört dörtlük olmasa da bir şeyi iyi başarıyor: Gazeteci ve arkadaşının tarikat liderinin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için giriştikleri oyun sırasında kendi kafalarının karışmasını ve bir yandan inanmayı kesinlikle ret ederken diğer yandan etki altında kalmalarını iki oyuncusundan özellikle Christopher Denham’ın başarılı oyununun da katkısı ile etkileyici şekilde aktarıyor seyircisine. Gazeteciyi oynayan Denham’ın katılmak zorunda kaldığı “terapi” sırasında geçmişini “kusması” kesinlikle çok başarılı ve amacı seyircisinde kafa karışıklığı yaratmak olan sahne bu hedefine kesinlikle ulaşarak dinlediğimiz itirafların gerçek olup olmadığı konusunda seyircisini epey düşündürmeyi beceriyor. Bu sahnenin en yakınlarımıza bile anlatmadığımız kimi sırlarımızın bir yabancıya böyle kolayca açılabilmesi üzerinden tarikatların müritleri üzerindeki gerçek hayatta da duyduğumuz pek çok şaşırtıcı etkisine örnek oluşturması gibi ilginç bir yanı da var.

Tarikatın gelecekten geldiğini iddia eden liderini canlandıran ve senaryoda da payı olan Brit Marling’in performansı ile bağımsız sinemanın kraliçesi olmaya doğru ilerlediğini rahatça söyleyebiliriz. Marling’in karakterinin “sarışın seksiliğini ve gizemini” birleştirerek sadece filmdeki müritlerini değil filmi seyredenleri de etkisi altına aldığını söylemek gerek. Marling’in bu yaratıcı oyunu yönetmenin kardeşi olan Rostam Batmanglij’in belki zaman zaman fazla yüksekten konuşan müziği ve Rachel Morrison’un izlenimci denebilecek kamera çalışması ile de destekleniyor. 10 kısa bölüm halinde halinde anlatılan hikâye İngilizce’de “cynicism” kelimesi ile ifade edilen yaklaşımı eleştirisi kapsamına alıyor tarikatın gizli belgeselini çekmeye çalışan iki karakteri üzerinden. Türkçe’de tam bir karşılığı olmayan kelime bu iki karakterin tarikat liderine (ve genel olarak metafizik öğelere) karşı olan güvenmeme, olumsuz görme, inanmama ve küçümseme olarak kendisini gösteren tavırlarını sorgulamamıza yol açıyor. Düşük bir bütçe ile teknik açıdan hiçbir aksama olmadan seyircinin ilgisinin nasıl çekilebileceğinin bir örneği olarak da gösterebileceğimiz, gerilim yaratmayı başaran kamera kullanımı ve zamanlamalarının doğruluğu ile dikkat çeken yakın plan kullanımı ve hem maddi hem manevi bir kusma eylemin gerçekleştiği sahne başta olmak üzere kimi etkileyici anları ile ilgiyi hak eden bir film özetle. Baştak soruya -devam filmleri için beklenti yaratıp yaratmadığına- dönersek, eun uygun cevap sanırım şu olur: “Olsa iyi olur ama olmaması da öldürmez”

(“Sesimin Etkisi”)

(Visited 89 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir