Bilimin Arka Yüzü – Adrian Berry

Britanyalı gazeteci ve yazar Adrian Berry’nin çoğunlukla derlemelerle oluşturduğu bir “popüler bilim kitabı”. Uzun yıllar boyunca The Daily Telegraph gazetesinde bilim muhabirliği ve sonrasında da bilim bölümünün editörlüğünü yapan Berry’nin kitabının Türkçe basımında yanıltıcı bir şekilde “Bilimin Arka Yüzü” gibi karanlık hikâyeler okuyacağınızı düşündürtecek bir isim tercih edilmiş ama orijinal adının da vurguladığı gibi büyük bir kısmı alıntılarla oluşturulmuş bir anekdotlar kitabı bu asıl olarak. Adrian Berry çok farklı alanlardan derlediği yazılarla bilim tarihinde ve dünyasında bir geziye çıkarıyor okuyucuyu ve konuların uzmanından çok meraklı okuyuculara hitap ediyor bu kitapta.

Berry kitabının “dünyayı değiştiren buluş ve keşiflerle onları yapan insanların kimilerine ışık tuttuğunu” söylüyor ve derlemesinin oldukça kişisel olduğunu belirtiyor. İlk baskısı 1989 yılında yapılan kitap bizde TÜBİTAK’ın “Popüler Bilim Kitapları” dizisinden ve 1996 yılında yayımlanmış ilk kez ve dizinin çok satanlarından biri olmuş. Kitabı popüler kılan, derleme yazılarının ve bu yazıların konularının ilginçliği ve okuyucu yormayan bir kısalık ve derinlikte olmaları olsa gerek. Berry’nin adının kitabın yazarı olarak değil de orijinal baskıda olduğu gibi editörü olarak gösterilmesi çok daha doğru olurmuş; yazıların girişindeki kısa/çok kısa bölümler dışında kitapta “Giriş” bölümü hariç Berry’e ait bir yazı yok çünkü.

Matt Pritchett’ın -sayısı ne yazık ki çok az olan- esprili çizimlerinin yer aldığı kitabı Francis Bacon’dan mucitlere övgü olan bir alıntı ile açmış Berry: “Kentleri kuranların, yasa yapanların, ulusal kahramanların, zorbaların kökünü kazıyanların ve bütün bunlara benzeyen insanların bıraktıkları olumlu izler çok kısa sürer; buna karşılık mucitlerin eserleri daha şatafatsız, daha gösterişsizdir, ama izleri her yerde hissedilir ve sonsuza dek sürer.” Giriş yazısında “İnsanın dünya ile evren karşısındaki tutumu”nun tarihini anlatıyor ve keşiflerin dünyayı nasıl etkilediğinden söz ediyor kısaca Berry. Burada yer verdiği ve Romalı politikacı, yazar ve mühendis Julius Frontinus’e (MS 40 – MS 103) atfedilen bir söz üzerinden de icatların ve bilimin gideceği noktaların sınırsızlığını vurguluyor. “Savaş işleri ve makineleriyle ilgili hiçbir yeni fikre aldırmıyorum. İcatlar sınırlarına ulaştı. Geliştirilmeleri konusunda hiçbir umut göremiyorum.” demiş Frontinus ve oldukça da yanılmış bu iddialı kehaneti ile.

Derlediği yazıları on bir bölümde toplamış Berry: “Kâşiflerin Öyküleri”, “Gök ve Uzay”, “Uzak Gökler”, “İletişim”, “Atalarımız”, “Bilim Şehitleri”, Düzmece Bilim”, “Kolaylıklar”, “Savaş”, “Bilimkurgu” ve farklı konulardaki yazıların bir araya getirildiği “Değişik Konular”. Kitabın sonunda bir buluşlar/keşifler kronolojisi oluşturmuş Berry ve burada “bilgiyi ileri götürmekten çok geciktirmiş gibi görünen” olayları ayrıca vurgulamış. Bilginin önünde engel oluşturan bu olaylar arasında MÖ 360’ta “Sokrates ile Platon’un pratik amaçlarla kullanmanın bilimin değerini azalttığını, onun tek işlevinin aklı kullanmak olduğu”nu öğretmelerini veya MÖ 300’de Panapolisli Zosimos’un ”ana metallerin altına dönüştürülebileceğini ileri sürüp yüz binlerce araştırmacının yıllarının boşa akıp geçmesine neden olmasını ve kimyanın gelişmesine yaklaşık 2000 yıl engel olması” gibi olayları göstermiş örneğin. Bilime engel oluşturanlar arasında gösterdiği olaylardan biri de Lenin’in Gorky’ye yazdığı 1919 tarihli bir mektup: Berry’nin bu mektuptaki bir cümleyi anlamından kopararak alıntılaması hayli ilginç, ya da Berry’in muhafazakâr görüşlerini bilirseniz pek de ilginç değil. Berry’e göre mektupta şöyle yazıyor Lenin: “Bilim adamları ulusun beyni olduklarını sanırlar. Aslında onlar beyin değil, bokturlar.” Bu “alıntı”nın arkasından da “Sovyet bilim adamlarının da atom bombasının doğuşuna kadar böyle davrandığını” yazmış Berry. Oysa Lenin mektubunda bilim adamlarından hiç bahsetmeden genel olarak entelektüeller için kullanıyor bu ifadeyi ve orada eleştirdiği de burjuva sınıfına ait olan ve işçiye ve köylüye değil, burjuvalara hizmet eden entelektüeller.

(“Eureka! and Other Stories: A Book of Scientific Anecdotes”)

Sonsuzluğun Kıyıları – Adrian Berry

1977‘den 1996’ya kadar The Daily Telegraph gazetesinde bilim üzerine yazılar ve haberler kaleme alan ve daha sonra da aynı gazetede bilimle ilgili konularda danışman editör olarak çalışan Adrian Berry’nin bu gazetedeki yazılarından oluşturulan bir derleme. “Bilim Dünyasından Şaşırtıcı Ama Gerçek Öyküler” alt başlığı ile yayımlanan kitabın orijinal adı içindeki ilk yazıdan (“Galileo ve Yunuslar”) gelse de, TÜBİTAK, Popüler Bilim Kitapları serisinden yayımladığı kitaba isim olarak bölüm adlarından birini koymayı uygun görmüş. Yazıların pek çoğunda Jovan Djordjevic’e ait çizimlerin yer aldığı kitap bir gazete sayfasının sınırları ile çevrili olduğu için çok derinlere in(e)meyen bir haber/özet havası taşıyor; ama kesinlikle bilime karşı merak uyandıran ve okuması keyifli yazılardan oluşan bir eser bu. Bilimdeki güncel -yazıların yazıldığı tarih için güncel- bir gelişmeden, bir dergide yayımlanan bir makaleden veya günlük hayattaki bir olaydan yola çıkarak yazılmış yazılar bizim gazetelerimizde her geçen gün daha sığlaşan içerikleri ile artık görmemizin mümkün olmadığı bir düzeyi hatırlatmaları ile de önemli.

The Daily Telegraph Birleşik Krallık seçimlerinde hemen her zaman Muhafazakâr Parti’yi ve Avrupa Birliği’nden ayrılmayı ifade eden Brexit’i desetklemiş bir gazete ve Berry’nin görüşlerinde de zaman zaman yansımasını görüyoruz bu eğilimin. “Radikal” feminist ve çevrecileri eleştiriyor örneğin veya “Gerontokratlar” başlıklı yazıda nüfus artış oranını düşürmeye çalışanları aptallıkla eleştiriyor. Ne var ki bu görüşlerini her zaman bir bilimsel argümanla destekliyor yazar. Muhafazakârlığı evrim teorisi gibi “tartışmalı” konulardaysa kendisini hiç göstermiyor örneğin. “Tarihin Sahibi Kim?” başlığını taşıyan yazıda İsrail’i, Eski Uygarlıklar Kurumu’nu dinî gerekçelerle “5.000 yıllık döneme ait çok çeşitli kemiklerden oluşan geniş koleksiyonu Diyanet Bakanlığı’na devretmeye zorlamasını” sert bir biçimde eleştiriyor. Yazar 2015 yılında “iklim değişikliği” ile ilgili olarak ise küresel ısınmadan farklı bir gerekçe öne sürmüş ve genellikle sağ/muhafazakâr eğilimli olan bilimcilerin desteklediği bir gerekçeyi kabul etmiş: Güneş sistemindeki şiddetli patlamalar. Metrik sisteme geçmemekte direnen (“Firkin, Kilderkin, Hogshead ve Diğerleri”) ve teknolojideki gelişmeleri hep geriden gelerek takip eden (“Geri Kalmış İngiltere”) ülkesini sert bir biçimde eleştirmekten ise geri kalmıyor ve bilimi öne çıkarıyor her zaman Berry.

5 bölüme ayrılmış kitaptaki yazılar: “Geçmişin İzinde” başlığını taşıyan bölümde tarih, coğrafya, evrim, bilim insanları, kâşif ve keşifler gibi başlıklar altında toplanabilecek çok farklı konulara değinen yazılar yer alıyor ve geçmişte kalan bir olay -genellikle günümüzdeki yansımaları ve/veya yeni keşfedilen bir bilgi ile birlikte- ele alınarak anlatılıyor okuyucuya. “Şimdiki Yaşam Tarzımız” adını taşıyan ikinci bölümde ise günümüzdeki (daha doğrusu yazıların ilk kez yayımlandığı 1977 – 1996 arasındaki tarihlerde) bilimsel gelişmelere odaklanan yazılar var. Üçüncü bölümün başlığı “Önümüzdeki Binyılın Teknolojisi” ve bu bölümde özellikle bilgisayar dünyasındaki gelişmelerin insanlığın geleceğini nasıl etkileyeceği ve insanlığı yeni binyılda nelerin bekliyor olabileceği üzerine hazırlanmış gazete yazıları yer bulmuş.

Gazete yazıları olması nedeni ile doğal olarak içerikleri çok derinleşmeyen ve daha çok özet bilgiler veren yazıların yer aldığı kitabın dördüncü bölümün adı ise “Sonsuzluğun Kıyıları”. Bu bölümde en parlak yıldız, en soğuk nokta, uzayın/dünyanın sınırları gibi uç konular ve bizi sınırlayan algılarımızın ve dünyanın dışına çıkan konulara eğilen yazılar bir araya getirilmiş. Son bölümün adı “Tuhaf İnançlar”; bu bölümde “tuhaf” hikâyeler yer alırken “doğaüstücü”leri eleştiriyor Berry ve “radikal feministlerin kadınların bilime atılma cesaretlerini kırmalarını” örnek vererek tuhaf görüşleri eleştirisinin kapsamına alıyor.

Kitapta, yazıların The Daily Telegraph’ta ilk yayımlanma tarihlerine nedense yer verilmemiş. Oysa bu bilgi kimi karşılaştırmaları eğlenceli kılabilirdi. Örneğin “Sürücüsüz Otomobiller” yazısında adı geçen araştırmacıların hayal ettiği ve 2010 yılında gerçekleşeceğine inandıkları kendi kendine hareket eden otomobiller dünyasına henüz gerçek anlamda erişmiş değiliz 2018 yılında. Bir başka örnek ise bilgisayarların hız ve kapasitelerindeki müthiş değişimi kanıtlıyor bize. “Goldblach Varsayımı” (“2’den büyük tüm çift sayılar iki asal sayının toplamı şeklinde yazılabilir”) gazetedeki yazı yayımlandığı tarihte (en erken 1977, en geç 1996 olabilir bu tarih) 100.000’e kadar olan tüm çift sayılar için kanıtlanabilmişken, 2013 yılında bilgisayarlar bunu 4*1018’e kadar taşımışlar! Bir başka örnek olarak da “Benim Gazetem” başlıklı yazıda hayal edilen gazeteyi gösterebiliriz. Cep telefonu ve gazetelerin dijitalleşmesi sayesinde burada hayal edilenin çok daha ötesine geçen bir medya dünyası ve medyaya erişim olanakları var artık. Buna karşılık aynı yazıda adı geçen Peter Kruger adındaki danışmanın şu beklentisi pek de karşılanmış olmasa gerek: “Belki de gelecekte, Bosna ve Kuzey İrlanda gibi, bağnazlık ve nefret yüzünden bölünmüş toplumlar olmayacak, çünkü insanların elinde birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlayan araçlar olacak.”

(“Galileo and the Dolphins – Amazing But True Stories from Science”)