Bülbülü Öldürmek – Harper Lee

bulbulu oldurmek2014 yılında “tesadüfen” bulunan ve ilk basımı 2015’te yapılan “Go Set a Watchman” romanına kadar, yazar Harper Lee’nin tek eseri olan ve kendisine büyük ün kazandırdığı gibi bugün bir Amerikan edebiyatı klasiği olarak kabul edilen, Pulitzer ödüllü bir roman. İlk kez 1960 yılında yayımlanan kitap, 1965 yılında Horton Foote’un Oscar kazanan senaryosu ve Robert Mulligan’ın yönetmenli ile sinemaya uyarlanmış ve film de romanın başarısını tekrarlayarak bugün klasik olarak kabul edilen bir sinema eseri olmuştu.

Baş karakteri olan küçük bir kızın ağzından anlatılan ve yazarın kendi çocukluğundan esinlendiği de söylenen kitap, 1930’lu yılarda ABD’yi ekonomik ve sosyal anlamda yerle bir eden ve “The Great Depression” olarak adlandırılan ekonomik kriz döneminde ve küçük bir kasabada geçiyor. Bir siyah adamın beyaz bir kıza tecavüz ettiği iddiası ile yargılandığı bir davayı odağına alan roman, bu dava üzerinden dönemin ABD’sindeki ırkçılık başta olmak üzere, yoksulluk, ikiyüzlülük, sınıf farklılıkları ve toplumda yerleşik cinsiyet algıları üzerine de pek çok şey söylüyor. Romanın bu temalar üzerine söylemleri, küçük ve masum bir anlatıcının ağzından karşımıza geldiği için de, bugün pek radikal görünmüyor kuşkusuz ama 1930’lu yılların söz konusu olduğunu düşünürsek, romanın epey sorumlu bir tutum takındığını söyleyebiliriz rahatça. Kitabın içerik açısından öneminin yanında, edebî açıdan bir önemi daha var: 10 yaşındaki bir kız çocuğu tarafından anlatılan ama büyükler için olan bir hikâye bu ve kitap bu “çelişki”nin güzelliklerini taşıyor. Bir yandan masum bir çocuk ve onun dili, diğer yanda büyüklerin önyargılarla ve diğer kötülüklerle dolu dünyası. Kitap çocuğun tanık olduklarının bir yandan onun masumluğunun ördüğü duvara nasıl çarpıp dağıldığını gösterirken, diğer yandan bu darbelerin onun bu duvarında açtığı gedikleri de hissettiriyor bize. Genellikle kısa cümlelerden oluşan kitap, küçük ve sıradan kelimelerle büyük ve kötü bir dünyayı anlatıyor bize ki kitabın bugün bile önemli olan bir yanı bu.

Kitabın Türkçe baskısı (Oda Yayınları, 2003, 6. Basım) ise zaman zaman tercüme problemleri ve yazım hataları ile okuyucuyu rahatsız edecek problemlere sahip ne yazık ki. Romanın girişinde yer alan ve Charles Lamb’e ait olan “Sanırım avukatlar da bir zamanlar çocuktu” ifadesi, kitapta “Sanırım avukatlar da bir zaman çocuktu” olarak yer alıyor ve söyleyeni de Charles Lang olarak gösteriliyor örneğin. Bir başka örnekte ise (“Sizler Walter Cunningham’ı bir iki dakikalığına benim pabuçlarıma yerleştirdiniz”), bir İngilizce deyim kelimesi kelimesine Türkçe’ye çevrilmiş ve ortaya İngilizce bilmeyenlerin anlayamayacağı bir sonuç çıkmış. Bu ve benzeri pek çok yazım hatasının altıncı baskısı yapılan bir kitapta olduğunu düşününce, bu özensizliğe bir gerekçe bulmak zor gerçekten.

(“To Kill a Mockingbird”)