2014 Festival Notları 2

Claire Dolan – Lodge Kerrigan : Bugüne kadar uzun aralıklarla ve sadece dört sinema filmi çeken ve bu filmlerin özellikle ilk üçü ile çok beğenilmiş olan ABD’li sinemacı Lodge Kerrigan’ın bu ikinci filmi sadece henüz 41 yaşındayken ölen Katrin Cartlidge’ın varlığının -ve elbette her zamanki kusursuz oyununun- bile görmeye değer kıldığı bir çalışma. Açılışta şehirdeki binaların soğuk mimarisini karşımıza getiren kamera bir Amerikan filminden çok Avrupa sineması örneklerinden biri ile karşılaşacağımızı baştan söylüyor bize. Her bir sahnesinin atmosferini Cartlidge’in benzersiz yüzü üzerinden anlatan film, bir adama olan borcunu ödemek için onun adına fahişelik yapan kadını tüm o soğuk seks sahneleri ile birlikte sergilerken, finali ile de kişinin kurtuluşunun ancak kendisinden gelebileceğini söylüyor seyredenine. Kerrigan’ın bilinçli olarak soğuk bir anlatım tarzını benimsemiş olması, zaman zaman sahnelerin seyirciyi yeterince kendisine çekecek güçte olmaması ve yönetmene ait olan senaryonun kimi noktaları boşlukta bırakması filmi bir parça zayıflatıyor ve Kartridge’in “duygusuz”” ama güçlü oyununun seyirciyi doğrudan etkilemesini zorlaştırıyor belki ama bu problemler filmin kalitesine ciddi zarar verecek şeyler değil. Karakterini adeta bir mikroskopun altına koyarak sergileyen bu film özellikle “steril ve soğuk” mizansenle sergilenenin ardındakini keşfe meraklı seyircilerin bayılacağı bir eser kesinlikle.

Komiser (Mayor) – Yuri Bykov : Rusya sinemasından gelen ve senaryosunu da yazdığı filmde Brykov hatalı olduğu bir kaza sonucu arabası ile bir çocuğu öldüren bir polisin bu suçunu örtbas etmeye çalışan ve her anlamı ile yozlaşmış bir emniyet örgütünü getiriyor karşımıza. El kamerası kullanımının sağladığı tedirgin atmosferi, baş oyuncularının, özellikle Denis Shvedov ve Irina Nizina’nın oyunları ve modern toplumlarda güç sahiplerinin iktidarlarını ve ayrıcalıklı konumlarını korumak için aşmayacakları çizginin olmayacağını sert ve cesur bir biçimde göstermesi ile önem kazanan filmin dramını gerilimi kadar iyi işleyememesi, popüler sinemaya yakın durması ve bir süre sonra olan bitenlerin fazlalığının inandırıcılığa zarar vermesi gibi kusurları da var. Bizdeki kentsel dönüşüm oyunlarının ve iktidar ortaklarındaki yozlaşmanın benzerlerinin küresel kapitalizm oyununa sonradan bulaşan Rusya’da da aynen yaşandığını göstermesi ile bizim için ayrı bir anlamı da olan film, yaşadığımız toplumun korkunçluğunu seyircinin yüzüne çarpabilmesi ile görülmeyi hak ediyor en çok. Polislerin olayın üstünü örtmek için giriştikleri oyunlardaki marifetlerinin dehşetini ve senaryonun hemen hiç aksamadan karakterlerini hikâyenin orkestrasyonu içinde ustalıkla yönetmesini de filmin önemli artıları arasına eklemek gerek.
(“The Major”)

Yaza Veda (Hotori No Sakuko) – Koji Fukada : Japon sinemacı Fukada’nın Eric Rohmer’in tarzını hatırlatan filminin bol konuşmalı senaryosu, sıradan görünen karakterleri ve iki saati aşan süresinde bir “aksiyon” olmaması ile herkese göre olmadığını söylemeli öncelikle. Oyuncularının samimi ve doğal oyunları ile bir genç kızın bir tatil yöresindeki iki haftasını anlatan film, senaryonun dramatik oyunlar açısından eksikliği nedeni ile, izinden gittiği Rohmer’in veya benzer filmler çeken Güney Koreli sinemacı Hong Sang-Soo’nun gerisinde kalmış açıkçası. Rohmer karakterlerini bir “ahlâki” durumun içine bırakır ve onun üzerinden konuştururken onları veya Sang-Soo karakterlerini hem sıcak hem de komik kılmayı başarırken, Fukada seyircisinden özellikle esirgemiş görünüyor bunları. Tüm bunlar kimi seyirciyi uzak tutabilir belki ama filmin başka cazibeleri var keşfetmeye meraklı olanlar için. Öncelikle pek çok kişinin gençliği veya çocukluğunda geçirdiği yaz tatilleri gibi film; hem hiçbir şey olmuyor hem de yaşayanını dönüştürüyor farkında olmadan geçirdiği günler. Film süslemelere başvurmadan anlatırken derdini, büyüklerin küçük oyunlar, yalanlar ve ikiyüzlülükler ile sürdürdükleri hayatlarına şaşırarak bakan gençlerin doğallığını ve “büyüyerek” belki de bu doğallığı kaybedecekleri düşüncesini sergiliyor bize. Doğal diyaloglar ve oyuncuları ile “sıradan” görünen film ilgiyi hak ediyor özet olarak.
(“Au Revoir l’été”)