Awaydays – Pat Holden (2009)

“İnsanın gözü kamaştığında bir anlığına kör olur, değil mi?”

70 sonları ve 80 başları İngiltere’sinden futbol, holiganizm, seks, müzik, alkol ve uyuşturucu hikâyesi.

Kendini kabul ettirme, bir gruba ait olma ve öfke filmi karşımızdaki. Tüm bunları peş peşe sıralanan ve belki dozu biraz fazla kaçmış dönem müzikleri, holigan kavgaları, erkek dostluğu ve muhabbetleri ve gerçekliği seyirciye bırakılmış bir eşcinsel sevgi üzerinden anlatmayı deneyen filmin takıldığı nokta ne kadar orijinallik içerdiği. Kendisinden önce çekilmiş ve futbol holiganlarının günlük hayatlarındaki sıradanlaşmış rutinleri (rakip takımın taraftarları ile kavga, alkol, deplasman yolculukları vs.) çarpıcı bir şekilde anlatan pek çok filmden bu alanda geride kalıyor bu film. The Cure, Elvis Costello, Joy Division gibi sanatçı ve grupların müzikleri elbette her zaman çekicidir ve bu anlamda filmin keyifli bir müzik bandı da var ama müziğin kullanımı bağlamında da bir yeniliğe sahip değil bu film.

Filmin akışı sanki asıl odaklanılan karakter Carty (Nicky Bell) imiş gibi kurgulanmış ama Elvis (Liam Boyle) çok daha çarpıcı, çok daha çekici bir karakter olarak sık sık rol çalıyor filmde. Belki de film onun üzerine kurulmuş ve onun yaşadıkları/düşünceleri/hüznü odak noktası yapılsaymış şimdiki sonuçtan çok daha parlak bir film çıkabilirdi karşımıza. Caryty’nin “sürüye” dahil olma çabası ve geçirdiği süratli dönüşüm yeterince inandırıcı değil ve bu da filmin bir başka zayıf yanı olarak görünüyor. Kahramanımızın yüzündeki öfke ve kavga anlarında aldığı derin zevk ifadelerini bir temele oturtamayınca, film amaçladığı etkileyicilikten de sık sık uzak düşüyor.

Filmin en başarılı anları Carty ile Elvis arasında geçen sahneler. Diğer sahnelerde yeterince etkili olmayan yavaşlatılmış görüntüler, tüm o harika şarkılar özellikle “o çok büyük deniz ve gökyüzü” diyalogları ile birlikte düşünüldüğünde asıl bu sahnelerde yerine oturuyor. Uzun pardösülü ve “buradan, bu şeylerden kaçmayı” konuşan, denize taş fırlatan iki genç erkeğin görüntüleri filmin ıskaladığı başarının anahtarını da gösteriyor sürekli olarak; Elvis’in hüznü ve bu hüzün ile içinde bulundukları holigan grubunun öfkesi arasındaki dayanılmaz çelişki.

(“Ayakta Kal”)