Adoration – Atom Egoyan (2008)

“Öfkenin özelliği budur: Zekânın büyük kısmını tüketir”

Bir okul ödevinin konusunu kendi ailesi ile ilişkilendiren bir gencin ve onun etrafındakilerin gerçekleri ve kendilerini keşfetmesinin hikâyesi.

Yönetmeninin kendi ifadesi ile hayatlarındaki boşluklar veya kayıplar ile mücadele eden insanların hikâyesini anlatan bu film Atom Egoyan’ın -bence başyapıtı olan- “The Sweet Hereafter” filminin izinden giden ve onun kadar etkileyici olmasa da yine de bir şekilde seyredeni kendine çekmeyi başaran eserlerinden biri. Temelde genç bir öğrencinin, onun dayısının ve öğretmeninin etrafında gelişen hikâye tüm bu karakterlerin kendi gerçekliklerini keşfettiği, kayıpları ile barıştığı ve boşluklarını doldurmayı başardıkları finali ile son yılların sinemasında ve özellikle Ozon filmlerinde sıklıkla görülen “kan bağı ile değil, sevgi ile oluşturulan” yeni bir aileye ulaşıyor.

Egoyan’a ait olan senaryo, evet bir kayıplarla mücadele hikâyesi ama en az onun kadar öne çıkan başka temalara dalarak veya dalar gibi yaparak şaşırtıyor ve odağını kaybediyor aslında. Ödevin konusu olan hikâyeyi kendi aile gerçeğine dönüştürerek bunu gerçekmiş gibi yayan öğrencinin neden olduğu tüm o tartışmalar ve bu tartışmaların konusu olan hoşgörü, kendinden farklı olan ile birlikte yaşayabilmek, ötekinden korkmak, dini inançlar dolayısı ile yapılan veya dini inançlar ile ilişkilendirilen eylemlerin doğruluğu, inançlarımız uğruna başkalarını hatta sevdiklerimizi feda etmek gibi temalar bir şekilde hikâyenin ve karakterlerin parçası yapılıyor senaryoda ama sonuçta “The Sweet Hereafter” filminde olağanüstü anlatılan “kayıp ile hayatın değişmesi” kendi başına yeterince güçlü bir tema zaten. Bu filmi işte bu referans verdiğim filmin gerisine düşüren de sanırım bu geniş ilgi alanı olmuş.

Genç öğrenci Simon rolündeki Devon Bostick karakterinin içini doldurmayı başarıyor ama galiba rolün hak ettiği çarpıcılığa uzak düşüyor biraz. Onun dayısı Tom rolündeki Scott Speedman filmin en başarılı ismi ve öfke, başarısızlık, sorumluluk ve korku gibi farklı duygu ve durumları çok başarılı bir biçimde aktarıyor. Öğretmen rolündeki Arsinée Khanjian Egoyan’ın eşi ve onun pek çok filminde rol almış başarılı bir oyuncu. Bu filmde ise bende çelişkili duygular bıraktı doğrusu; çoğunlukla senaryodan kaynaklanan nedenlerle zaman zaman inandırıcılıktan uzağa düşerken ve bir şekilde sanki doğru tonu tutturamamış görünürken bazı anlarda da filme kattığı tuhaf bir sıcaklığı ve samimiyeti hissetmemek mümkün değil.

Sanki yeterince iyi işlenememiş gibi duran film çok etkileyici bir dram olma fırsatını kaçırmış ama yine de hissettikleri kayıpları gidermeye, hayatlarındaki boşlukları doldurmaya, gerçeği keşfetmeye ve vicdan azabı veya başka bir nedenden kaynaklanan ezikliği ve öfkeyi yönetmeye çalışan karakterleri ile ilgi toplayacak bir hikâye anlatıyor. Önyargılar ve nefretin karşısına sevgiyi ve ötekini anlama çabasını koyan bu film bazen canavarların en yakınımızdaki insanlardan biri olabileceğini de hatırlatıyor bize. Egoyan’dan biraz dağınık, başarısı yarım kalmış ama sonuçta ilgiyi hak eden bir çalışma.

(“Tapınma”)

(Visited 113 times, 2 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir