American Hustle – David O. Russell (2013)

“Gördüğüm kadarıyla herkes istediğini elde etmek için sürekli birbirini dolandırıyordu zaten. Kendimizi bile dolandırıyoruz. Kendimizi ikna edip, ihtiyacımız olmayan ya da aslında istemediğimiz şeyleri süsleyerek kendimize satıyoruz. Riskleri ve çirkin gerçekleri görmezden geliyoruz. Şuna dikkat edin: Hepimiz öyle ya da böyle kendimizi kandırıyoruz hayatla baş edebilmek için”

FBI ile çalışmaya zorlanan bir dolandırıcı çiftin, partner oldukları FBI ajanının hırsı nedeni ile mafya ve politikacıları da içine alan büyük işlere bulaşmalarının hikâyesi.

1970’lerin sonları ve 80’lerin başlarında yürütülen bir FBI operasyonundan esinlenen bir ABD yapımı. David O. Russell’ın yönetmenliğini üstlendiği, senaryosunu ise Eric Warren Singer ile birlikte yazdığı film hiçbirini kazanamasa da aralarında en iyi filmin de olduğu 10 dalda Oscar’a aday gösterilmiş bir çalışma. Bir dolandırıcı (veya filmin bizde gösterildiği adı ile söylersek, düzenbaz) çiftin kendilerini enseleyen ajanın şantajı sonucu FBI’ın bir operasyonunda çalışmak zorunda kalmalarını ve içine atıldıkları işin büyüklüğü karşısında yaşadıklarını anlatan film dinamik ve eğlenceli bir çalışma. 10 adaylığı nedeni ile ve anlaşılan Oscar’ı bir “sanatsal ödül” olarak görmenin de katkısı ile doğan beklentiyi kimileri için karşılamamış olsa da film hedefini, bir suç filmi olarak heyecanlandırmayı ve mizahı ile de eğlendirmeyi, yakalıyor kesinlikle. Zengin oyuncu kadrosu ve akıllıca kurgulanan senaryosu ile dikkat çeken film bir eğlencelik ve keyif veren Hollywood eserlerinden biri.

“Bu olayların bazıları gerçekten oldu” uyarısı ile başlıyor film. Yedi Temsilciler Meclisi üyesi, bir senatör ve bir belediye başkanının da aralarında olduğu pek çok kişinin ceza alması ile sonuçlanan bir FBI operasyonundan esinlenen kurgusal bir hikâye anlatıyor film bize. Kredi bulma olasılıkları düşük olan insanları bir komisyon karşılığında kendilerine kredi bulacaklarını söyleyerek kandıran, bu arada sahte ve çalıntı tablo işi de yapan bir adamın tanışıp aşık olduğu ve birlikte çalışmaya başladığı kadınla birlikte FBI’a yakalanmalarını ve onların bir operasyonunda “uzmanlık”larını kullanmak zorunda kalmalarını anlatıyor film. Baş karakterleri gibi aldatmak ve dolandırmak üzerine bir hikâyesi var filmin ve baştan sona kadar gittikçe de dozu artan bir şekilde herkesin birbirini aldattığı/kandırdığı/dolandırdığı bir hal alarak epey eğlendiriyor seyircisini. Belediye başkanını tuzağa düşürme operasyonunu göstererek açılan film, FBI ajanının aceleci amatörlüğü nedeni ile aksayan bu işten sonra geriye dönerek ana karakterlerini ve bu noktaya nasıl gelindiğini anlatıyor. Bir süre sonra tekrar başladığımız noktaya dönüyoruz ve operasyonun nasıl geliştiğini ve sonuçlandığını izliyoruz. Zaman zaman düzenbaz adamın, partneri olan kadının veya başka bir karakterin anlatıcı rolüne de büründüğü film bol konuşmalı ama temposu ve diyaloglarının eğlenceli olması sayesinde seyircisini hiç sıkmayan bir çalışma. Tüm karakterler için özenle oluşturulmuş kişisel hikâyelerin ve diyalogların bu eğlencede önemli bir payı var kesinlikle. Hikâyenin sonundaki sürpriz bu tür hikâyelere alışık seyirciler için belki tahmin edilebilir olsa da yine de şaşırtmayı başarıyor açıkçası.

Herkesin kendi üçkağıdının ve hedeflerinin peşinde koştuğu hikâye bu “karmaşa”sı nedeni ile seyirciyi yorabilir gibi görünse de hiç de öyle olmuyor; bu başarının temel nedeni ise Russell ve Singer’ın senaryolarının deyim yerinde ise hemen hep yağ gibi akması ve seyirciyi eğlendirirken netliğini hiç yitirmemesi. Eğlencesinin doruğa çıktığı anları (FBI ajanlarının kutlama sahnesi, mafya patronunun Arapça bildiğinin ortaya çıkması, ajanın gittikçe artan ama bir türlü karşılığını bulamayan cinsel arzusu, ajan ile amiri arasındaki pek çok farklı sahnede kullanılarak sürdürülen buz balıkçılığı hikâyesi ve özellikle de hemen tüm karakterlerin bir araya geldiği bir akşam yemeği sahnesi) ve özellikle 70’lerden seçilmiş ve bir “Best of” havasını taşıyan şarkıları ile seyircisine vaat ettiği dinamizm ve eğlenceyi sunmayı başaran film hikâyenin tüm ögelerinin birbirine doğal bir biçimde bağlanmış olması ile de dikkat çekiyor.

“İnsanların inanmak istediklerine inandıkları” için oyuna geldikleri üzerine kurulu olan hikâyenin önemli bir kozu da oyuncuları. Oldukça zengin bir kadrosu var filmin: Christian Bale, Amy Adams, Bradley Cooper, Jennifer Lawrence, Jeremy Renner, Robert de Niro, Louis C.K., ve Michael Peña gibi güçlü oyuncuların yer aldığı kadronun tümü kendilerini de eğlendirdiği anlaşılan karakterlerini sağlam bir biçimde canlandırırlarken, Cooper hırsı yeteneklerinden büyük FBI ajanı rolünde bir adım öne çıkıyor ve damgasını basıyor göründüğü her sahneye. Özetle derdini iyi anlatan, şık çekilmiş ve oynanmış, ana temasını (aldatmayı/dolandırmayı) iyi işleyen ve gösterişini abartmayan iyi bir eğlencelik bu David O. Russell filmi. Çok özel değil bir film değil belki ama çok eğlenceli bir çalışma.

(“Düzenbaz”)

(Visited 84 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir