Aslan Postuna Bürünmek – Michael Ondaatje

aslan-postuna-burunmekSri Lanka asıllı Kanadalı yazar Michael Ondaatje’nin bir romanı. 1920’li ve 30’lu yıllarda Toronto şehrinin gelişimini ve yükselişini, şehrin resmî tarihinde adı -doğal olarak!- hiç geçmeyen emekçi sınıftan karakterler üzerinden anlatan roman, şiirsel dili ve hem gerçekçi hem de gerçeküstücü olabilen havası ile çok çekici bir okuma keyfi veriyor okuyucusuna. Bu romandaki karakterlerden bir kısmını, kısmen bir devam romanı olan ve sinema uyarlaması Oscar alan “The English Patient – İngiliz Hasta” adlı eserinde de karşımıza getiren Ondaatje’nin çalışması saf bir edebiyatın ne derece güçlü olabileceğini göstermesinin yanında, karakterlerine tarafsız ama sevgi dolu bir biçimde yaklaşan bir edebiyatçının nasıl güçlü bir dünya inşa edebileceğinin de kanıtı oluyor.

Anlattığı dönemi oldukça uzun ve titiz bir çalışma ile incelemiş Ondaatje ve gerçek karakterlerle kurgusal karakterleri iç içe geçirerek benzersiz bir dünya kurmuş. Toronto ve Ontario’da pek çok tiyatro ve operanın sahibi olan Ambrose Small ve romanda hayli önemli bir yeri olan Prens Edward Köprüsü ve kendi adını taşıyan su arıtma tesislerinin inşasının sorumluluğunu üstlenen Rolan Caldwell Harris gibi gerçek karakterleri ustaca yerleştirdiği kurgusunun içinde asıl öne çıkan karakterler emekçiler ki bu “sıradan” insanlar, bir şehri omuzları üzerinde yükseltenlerin göçmenler olduğunun ve onların katkısının resmî söylemlerde asla yer alamayacaklarının acı bir dil ile anlatıldığı bu romanda okuyucuyu kendisine “aşık” edecek kadar güçlü ve canlı bir şekilde çiziliyorlar. Göçmenleri ve emekçileri o derece güçlü bir biçimde ve bir solukta okunan uzun tasvirlerle anlatıyor ki yazar, onun bu başarısının önünde saygı ile eğilmek ve yönetenleri, güçlüleri, zenginleri değil, gerçek halkı anlatmayı tercih eden yaklaşımı için minnettar olmak gerekiyor kendisine. Buz tutan bir dereye düşen bir ineği kurtarmaya çalışan bir baba ve oğul, gece yarısı buz tutmuş bir gölde günün tüm eziyet verici yorgunluğunu üzerlerinden umutsuzca atmaya çalışarak ellerinde fenerlerle kayan işçiler, bir köprü inşaatında şiddetli rüzgâr nedeni ile köprüden uçan bir rahibe veya bir hırsızlık en ince ayrıntıları bile kaçırmayan; güçlü bir lirizmi ve hatta zaman zaman gerçeküstü öğeleri barındırmasına rağmen okuyanı yüreğinden yakalayacak kadar gerçekçi olabilen bir dil ile geliyor önümüze. Emeği kutsayan ama asla bir propaganda havasına bürünmeyen, bir şantiyeden tabakhaneye “yaptıkları işin kokusunu üstlerinde taşıyan insanlar”ın çalıştığı mekânları ve yaptıkları işleri özenle ve saygı ile anlatan yazar belki de sıradan insanların hikâyelerini en güçlü bir şekilde anlatan romanlardan birine imza atıyor.

Fırıncı ve inşaat işçisi Nicholas Temelcoff, çiftçi/hayvan yetiştirici, iz sürücü, inşaat işçisi Patrick Lewis ve hırsız Caravaggio… Bir “uygarlığı”n gerçek yaratıcılarını, tüm bir şehrin omuzlarında yükseldiği bu insanları adeta bir şiirin dizelerini andıran bir romanda karşımıza getiren Ondaatje’nin bu mükemmel eseri mutlaka okunmalı. Yalın ve iç burkan finali ile de, bittiğinde üzüleceğiniz ve karakterleri ve dünyalarını özleyeceğiniz bir roman bu.

(“In the Skin of a Lion”)

(Visited 80 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir