IF 2016 – 1

sparrowsSerçeler (Þrestir) – Rúnar Rúnarsson: Büyük şehirde birlikte yaşadığı annesinin, erkek arkadaşı ile Afrika’ya gitmesi üzerine, uzun süredir görmediği babasının yanına, İzlanda’nın kuzeyinde bir kasabaya gitmek zorunda kalan on altı yaşındaki bir delikanlının büyüme hikâyesi diye özetleyebileceğimiz bir film. İzlanda’nın benzersiz doğasını çok parlak bir biçimde kullanan film “masumiyetin yitirilip” büyüklerin dünyasına adım atmayı, gösterdiğinden daha sert ve etkileyici bir biçimde anlatıyor ve güneşin pek kaybolmadığı topraklarda doğal ışığın da yardımı ile zaman zaman düşsel görüntüler yakalıyor. Oğul ve babayı oynayan Atli Oskar Fjalarsson ve Ingvar Eggert Sigurðsson’un doğal ve samimi performansları ile de dikkat çeken filmin, Sigur Rós grubunun eski üyelerinden Kjartan Sveinsson’un imzasını taşıyan müzikleri ve genç oyuncudan dinlediğimiz şarkıları da (kilise korosunda yer alan karakterin seslendirdiği ve büyülü bir atmosferi olan şarkılar bunlar) çok başarılı. Masumiyeti yitirirken de iyi kalabilmek üzerine kesinlikle etkileyici bir çalışma olan filmin, adını serçenin İncil’de sık sık masumiyetin simgesi olarak kullanılmasından aldığını da belirtelim merak edenler için.
(“Sparrows”)

Dehşet Odası (Green Room) – Jeremy Saulnier : Bir punk rock grubunun elemanlarının konser verdikleri bir yerde işlenen bir cinayet sonrasında, tanıkları yok etmeye kararlı Neo-Naziler tarafından bir odaya kapatılınca yaşadıkları dehşet dolu anların hikâyesini anlatıyor film. Kısıtlı mekânlarda geçmesinin beraberinde getirdiği klostrofobi duygusunu başarı ile yaratan ve kullanan film, sert ve dinamik sahneleri ile de ilgi çekebilir. Kurgusu ve kimi yakın plan görüntüleri de, şiddeti kullanmaktan çekinmeyen hatta onun üzerinden ilgi çekmeyi hedefleyen filmin artıları arasında. Anlaşılan yönetmen Saulnier senaryosunu da yazdığı filmde rahatsız edici olmayı amaçlamış asıl olarak ve bunu da “başarmış” eğer rahatsız edici olmak bir başarı ise. Karakterlerin hiçbirinin geliştirilmesine ihtiyaç duymayan ve zaman zaman tekrara düşen senaryo çok şey vaat etmiyor ve kıstıranların Neo-Nazi, kıstırılanların punk rokçı olması filme bir farklılık getirmiyor elbette. Kuşkusuz bir “Saw – Testere” değil (ve neyse ki değil) ama özellikle gerilmek isteyenler için ve sanırım sadece onlar için.

(Visited 65 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir