Samba – Olivier Nakache / Eric Toledano (2014)

samba“Sakın telefonunu veya adresini verme. Yoksa ya gecenin üçünde teleforn ederler ya da sabah paspasında uyuyan birini bulursun”

Fransa’da kaçak olarak yaşayan Senegalli bir adam ve aşırı çalışmaktan psikolojik bunalıma giren bir kadının, ikincisinin terapisinin parçası olarak yaptığı göçmenlere yardım işinde karşılaşmaları ile gelişen olayların hikâyesi.

Bugüne kadar bir kısa film dışındaki tüm filmlerini birlikte yöneten Fransız sinemacılar Olivier Nakache ve Eric Toledano’nun Delphine Colin’in “Samba pour la France” adlı romanından -Muriel Coulin’in de katılımı ile- birlikte uyarladıkları ve yönettikleri bir Fransız filmi. İkilinin 2011 yapımı ve büyük ilgi toplayan “Intouchables – Can Dostum” filminde başrollerden birini paylaşan Omar Sy’ın ve ona eşlik eden Charlotte Gainsbourg, Tahar Rahim ve Izïa Higelin’in keyifli oyunlar sundukları film, mülteci olmak, bir ülkede kaçak yaşamak ve ne olursa olsun ayakta kalabilmek üzerine sırası ile dram, komedi ve tekrar dram formatında ilerleyen, ticari sinemanın kitlelere çekici gelecek yanlarını benimsemiş ve ele aldığı konunun aslında ne kadar can yakıcı olduğunu zaman zaman unutan/unutturan bir çalışma. Buna karşılık profesyonel bir anlatım, iyi oyunculuklar ve trajedinin içinde de umudu ve mizahı yitirmemek gerektiğini hatırlatması ile önemli ve ilgiyi hak eden bir çalışma.

Film bir düğünde eğlenen kalabalığı göstererek başlıyor ve salondaki düğün pastasını takip ederek önce mutfağa ve sonra da bulaşıkhaneye uğruyor. Kesintisiz tek çekimle oluşturulan bu sahne adeta üst sınıflardan alt sınıflara geçişi anlatırken, bir yandan da refah toplumunun kimlerin üzerine ayak basarak yükseldiğini de söylüyor bize. Ne var ki bu girişten sonra film bir daha bu “politik” sulara hiç dönmüyor ve önce bir parça dram, sonra romantiğinden hafif bir komedi ve ardından dramı ağır basan bir son bölümle devam ediyor. Hikâyenin “ciddi” konulardan özenle uzak durmayı seçmesinin başka örnekleri de var filmde: Aralıksız çalışma nedeni ile psikolojik bunalıma gören, günün moda deyimi ile “burned-out” olan kadının yaşadıkları üzerinden çalışma hayatına veya bireyleri sömüren düzene bir eleştiri gelecek diye bekleyebilirsniz ama kadının finaldeki “mutluluğu” tam aksi yönde bir mesaj veriyor bize. Mültecilerin, “yasadışı” yaşayan insanların trajedileri de filmin özellikle ortadaki üçte birlik bölümünde fazlası ile kayboluyor mizahın ve romantizmin içinde. Örneğin bir romantik komediye çok yakışacak “dans eden cam temizleyici” sahnesi (Tahar Rahimin kesinlikle çok keyifli oyununa rağmen) trajedinin çok da net olmayan izlerini de nerede ise tamamen yok ediyor. Filmin yaratıcılarının bilinçli bir tercihinin sonucu tüm bunlar: Nakache ve Toledano ikilisi hikâyeyi sıcaklığını ve umudunu hiç yitirmeyen bir havada anlatmayı seçmişler özellikle ve sonuçta da ortaya bu hafif, eğlenceli ve romantizmi ihmal etmeyen hikâye çıkmış. Belki de, filmin -istemeden de olsa verdiği- mesajını adamın telefonda konuştuğu Senegal’deki annesinin sözleri ile özetlemek mümkün: “Orada herkese iş var, değil mi? Çalışmıyorsan, suç senin demektir”.

Her sorunun çözümünü düzenin temel prensiplerini hiç sorgulamayan bir dayanışmada, aşkta ve mizahta bulan ve bunu seyircisine de öneren bu filmin kaçaklara yardımcı olmaya çalışan görevlilerin yaşadığı dil problemleri nedeni ile ortaya çıkan eğlenceli anlar, dans eden temizlikçi, oturma izni alana kadar fark edilmeden yaşamak üzerine olan görüntüleri ve diyalogları gibi etkileyici unsurları var. Buna karşılık parti sahnesinin gereğindan fazla uzadığını ve zaten fazlası ile yumuşak olan filme zarar verdiğini söylemek gerekiyor. Romantik hümanizm diye adlandırabileceğimiz bir havası olan filmden fazlasını beklememek gerekiyor aslında. Kaldı ki şu ya da bu şekilde –özellikle de bugünlerde iyice gündemde olan- mülteci sorununu, kendisine onurlu bir yaşam kurabilmek ve hatta bazen sadece hayatta kalabilmek için ülkelerinden başka ülkelere savrulan insanların trajedisini ve belki de en önemlisi, bu insanların da korkuları, umutları, aşk arayışları olan “sıradan” insanlar olduklarını hatırlatması ile ilgiyi hak eden bir film bu. Omar Sy’ın sakin, Charlotte Gainsbourg’un dinamik oyunculukları, Tahar Rahim’in “Latin kılıklı Arap” rolündeki eğlenceli ve Izïa Higelin’in başarılı yardımcı performanslarının da keyif verdiği çalışma geniş kitleler için çekilmiş ve temel olarak eğlendirmeyi hedeflemiş bir film ve bu eğlencenin peşinde olanları da mutlu edecektir.

(“Hayatımın Şansı”)

(Visited 68 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir