The Wizard of Oz – Victor Fleming (1939)

the_WIZARD_OF_OZ“Ev gibisi yok!”

Yakalandığı bir hortumun büyülü bir dünyaya sürüklediği genç bir kızın, evine geri dönebilmek için Oz Büyücüsü’ne yaptığı yolculuğun hikâyesi.

A.B.D’li yazar L.Frank Baum’un ilk kez 1900 yılında yayımlanan “The Wonderful Wizard of Oz” romanından yapılan 1939 tarihli bu uyarlama kelimenin her anlamı ile bir klasik kuşkusuz. Kimileri tarafından -televizyonda sıkça yayınlanmasının da etkisi ile- tüm zamanların en çok seyredilen filmi olarak kabul edilen bu klasik, fantezi müzikal türünde eğlenceli bir çalışma. Filmdeki ilk şarkı olan ve bir ara filmden çıkartılması düşünülen “Over the Rainbow” şarkısı ile de bilinen, başroldeki Judy Garland’ın döktürdüğü, yanında köpeği de olan bir genç kızın beyni olmayan bir korkuluk, kalbi olmayan bir teneke adam ve cesareti olmayan bir aslanla yaptığı yolculuğun bu hikâyesi renkli çekilen ilk çalışmalardan biri olarak kostümleri, setleri vs. ile görkemli bir görünüm sunan ve kuşkusuz en az bir kez mutlaka görülmesi gerekli bir film sinemaseverler için. Premiere dergisi tarafından tüm zamanların en çok abartılan yirmi filminden biri olarak seçilen bu çalışmanın sinema tarihindeki yerini bilmeyen biri tarafından bugün rahatlıkla “sadece eğlenceli bir müzikal” olarak tanımlanabilecek olmasının mümkün olduğunu da söylemek gerekiyor. Masal atmosferi ve basit hikâyesi nedeni ile içerik açısından çok da önemli olmayan -hatta seyircisine evden ayrılmamayı öğütleyen, bizi mutlu edecek şeylerin zaten evimizde veya hemen etrafında olduğunu söyleyen mesajı ile rahatsız edici de olan- film yine de kesinlikle görülmeyi hak ediyor.

Bu derece çok seyredilmiş ve bugün kült olarak kabul edilen bir film için zaman içinde pek çok efsane de yaratılmış doğal olarak. Örneğin LGBT’liler filmin “eşcinsel mesajları”nı “keşfedip” duruyorlar hâlâ ve filmin hikâyesi ve karakterleri sanatın sinema ve müzik başta olmak üzere pek çok alanında referans gösteriliyor sürekli olarak. Filmle ilgili ilginç olaylardan biri Pink Floyd’un “Dark Side of the Moon” albümü ile ilgili: Filmden otuz dört yıl sonra kaydedilen bu albüm filmin belli bir anında (MGM’nin filmlerinin girişinde gördüğümüz ünlü aslanın üçüncü kez kükrediği an!) başlatıldığında ortaya gerçekten izahı çok güç çakışmalar çıkıyor ve şarkıların isimleri ve sözleri ile filmde o andaki görüntü nerede ise örtüşüyor. Pink Floyd’dan David Gilmour bunu tamamen saçma bularak reddetmiş olsa da filmin fanlarının ne kadar ileri gidebildiğini göstermesi açısından önemli bir örnek bu.

Jeneriğinde sadece Victor Fleming’in adı yer alsa da beş ayrı yönetmenin elinden geçmiş film. Çekimler Richard Thorpe ile başlamış ama yapımcılar onun çalışmasını yetersiz bulunca (çektiği sahnelerin hiçbiri filmde kullanılmamış), yerini geçici olarak George Cukor almış. Cukor hiç çekim yapmamış ama genç kızı oynayan Judy Garland’ın ve korkuluğu oynayan Ray Bolger’ın makyaj ve görünümlerini belirlemiş ki bu da ciddi bir katkı filmi seyredenlerin kolayca kabul edeceği gibi. Daha sonra Fleming devralmış görevi ve filmin çok büyük bir kısmının çekimlerini gerçekleştirmiş. Çekimler uzayınca Fleming başka bir filmdeki (“Gone with the Wind – Rüzgâr Gibi Geçti) görevi nedeni ile ayrılımış ve yerini alan King Vidor siyah-beyaz (daha doğrusu sepya) bölümleri çekmiş ki içinde “Over the Rainbow” şarkısının seslendirildiği sahne de var. Son olarak, filmin yapımcısı Mervyn Leroy kimi kısa sahnelerin çekimini gerçekleştirmiş. Hollywood’un klasik döneminin beş usta isminin böylece bir şekilde bulaştığı filmin tüm çekimleri stüdyoda gerçekleştirilmiş ve ortaya görkemli set tasarımları, dekorları, makyajları ve kostümleri ile hayli renkli (her iki anlamda) bir çalışma çıkmış. Tüm canlı renkleri ile cıvıl cıvıl bir film bu ve görüntü yönetmeni Harold Rosson’un çalışması filmin bugün de ilgi ile seyredilebilmesinin en büyük nedenlerinden biri olmuş.

Dönemin teknik imkânları düşünüldüğünde, filmin görüntü efektleri açısından da hayli parlak bir sonuca sahip olduğunu söylemek gerekiyor; günümüz seyircisi için “ilkel” görünecek olsa da başta hortum sahnesi olmak üzere tüm sahnelerde ciddi ve başarıya ulaşmış bir emeğin izlerini görüyorsunuz. Hayli kalabalık bir figüran kadrosunun yer aldığı film sadece renkli müzikal sahnelerde değil, hikâyenin başka pek çok anında da bu kalabalık kadroyu usta bir koreografi içinde kullanıyor ve seyircisini eğlendiriyor kesinlikle. Eğlendirirken anlattığı hikâyesi ise “çocuklar” için bir masal ve doğal olarak mesajı da var bu masalın. Hem masalın kendisi hem de mesajı ise fazlası ile naif ve hatta tartışmalı aslında. “Evden uzaklaşmamayı” (bir anlamda kurulu düzeni/sistemi sorgulamamayı) öneriyor hikâye. Genç kızın evden kaçma nedenini düşününce (köpeğine ve dolayısı ile kendisine yapılan haksızlık söz konusu ve hikâye bu haksızlığa daha sonra hiç değinmiyor ve finalde mesajlarını verirken köpek ne olacak sorusunu açıkta bırakıyor), bu evden uzaklaşmama çağrısının bir boyun eğme önerisi içerdiği çok açık. Beyin, kalp ve cesaret için verilen mesajlar da bir masalın naifliğinden öteye geçmiyor sonuç olarak.

“Over the Rainbow” dışında, “Follow the Yellow Brick Road” ve “We’re Off to See the Wizard” gibi başka bilinen şarkıları da olan film hem çocukları hem büyükleri eğlendirebilmiş bir çalışma ve bu başarıya ulaşmasını sağlayan formülün daha sonra Disney’in pek çok filminde “kopyalandığını” düşününce, neden bir klasik olduğunu daha kolay anlayabiliyoruz. Günümüz sinemasının bilgisayar marifeti ile oluşturulmuş efektlerle üzerimize saldırmanın aracı yapacağı bir hikâyeyi zarif ve sıcak bir dil ile anlatan filmin başarısında oyuncularının samimiyetinin de ciddi bir payı var. Garland ve tüm diğer oyuncular (elbette, sırası ile Korkuluk, Teneke Adam ve Aslan’ı canlandıran Ray Bolger, Jack Haley ve Bert Lahr başta olmak üzere) göründükleri her sahnede kendilerinin de keyif aldıklarını hissettiriyorlar seyirciye. Onları keyfini seyirciye de bulaştıran film, evet, görülmeli kesinlikle. Hem çocuklar hem büyükler tarafından üstelik.

(“Oz Büyücüsü”)

(Visited 448 times, 9 visits today)

“The Wizard of Oz – Victor Fleming (1939)” için 4 yorum

  1. Bu harika siteyi tesadüfen buldum. İzlediğim bir kaç film hakkında yazdıklarınızı okuyunca takip etmem gerektiğine karar verdim. Üslup, yazım kuralları konusunda titizlik, akıcı anlatım takdire değer. Ellerinize, yüreğinize sağlık.

    1. Teşekkür ederim. “Uyarınız” için ayrıca teşekkürler. Gerçekten de benim amatör yazılarımı aynen kopyalamış ama sonuna bir not eklemiş 10 üzerinden 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir